Bilim

ABD’li gençler Trump’a karşı iklim mücadelesini mahkemeye taşıdı

ABD’de 22 genç, eski Başkan Donald Trump’ın iklim ve enerji politikalarına karşı yeni bir dava açtı. Dava, Montana’daki bir federal mahkemede geçtiğimiz günlerde kayda geçti. Yaşları 7 ile 25 arasında değişen davacılar, Trump’ın imzaladığı yürütme emirlerinin anayasal haklarını ihlal ettiğini öne sürüyor. Özellikle fosil yakıt üretimini teşvik eden adımların, gençlerin yaşam ve sağlık haklarını tehdit ettiği vurgulanıyor.

Davacılar, Trump’ın göreve geldiği ilk günlerde yayımladığı yürütme emirlerinin, Temiz Hava Yasası gibi çevreyi koruma amaçlı federal düzenlemelere aykırı olduğunu savunuyor. Mahkemeye sunulan belgelerde, söz konusu emirlerle birlikte bilimsel bilginin kamu erişiminden kaldırılmasının, iklim değişikliğiyle mücadele etme imkânlarını da sınırladığı ifade ediliyor. Ayrıca davada, Trump’ın iklim bilimi karşıtı söylemleri ile gençlerin maruz kaldığı çevresel riskler arasında doğrudan bir bağ kurulduğu görülüyor.

Söz konusu girişim, ABD’de gençlerin çevre politikalarına karşı açtığı ilk dava değil. Daha önce de benzer yaş gruplarındaki gençler, hem federal hem de eyalet düzeyinde çeşitli başvurularda bulunmuştu. Bu davaların bir kısmı reddedilirken, özellikle Hawai‘i ve Montana’da açılan davalarda gençlerin talepleri mahkemeler tarafından haklı bulunmuştu. Montana’daki bir önceki davada, eyalet yüksek mahkemesi, gençlerin temiz çevrede yaşama hakkını anayasal güvence olarak tanımıştı.

Trump’ın yürütme emirlerinin çevresel ve bireysel etkileri mahkeme önüne taşındı

Davacılar arasında yer alan 11 ve 7 yaşındaki iki kardeşin yaşadığı sağlık sorunları dava dosyasında ayrıntılı şekilde yer alıyor. J.K. ve N.K. takma adlarıyla tanımlanan çocuklar, yoğun orman yangını dumanına maruz kalmış durumda. Bu durumun hem eğitim hayatlarını sekteye uğrattığı hem de sağlık sorunlarına yol açtığı belgelenmiş. J.K.’nin doğuştan akciğer anomalisi taşıdığı, N.K.’nin ise sık tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle defalarca acil servise başvurduğu belirtiliyor.

Bu iki çocuk, çoğunlukla Montana’da büyümüş ancak daha sonra Kaliforniya’ya taşınmışlar. Buna rağmen yaşadıkları çevresel etkilerin değişmediği, hatta eyaletler arasında yaygınlaşan yangın sezonları nedeniyle sağlık risklerinin sürdüğü ifade ediliyor. Yangın dumanlarının solunum yolları üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler, son yıllarda bilim insanlarının da ilgisini çekmiş durumda. Özellikle yangın dumanlarının içeriğindeki parçacıkların, geleneksel hava kirliliği kaynaklarına göre farklı etkiler oluşturabildiği vurgulanıyor.

Dava dilekçesinde, her bir yeni sera gazı emisyonunun bu çocukların sağlığı üzerinde doğrudan bir etkisi olduğu ifade ediliyor. Bu nedenle Trump’ın enerji politikalarının sadece iklim sistemini değil, bireylerin yaşam kalitesini de doğrudan etkilediği ileri sürülüyor. Fosil yakıt üretimi ve kullanımının desteklenmesi, yangın riskini artırarak solunabilir hava kalitesini düşürüyor. Bu koşullar altında yaşamaya zorlanan çocukların, anayasal haklarının ihlal edildiği iddia ediliyor.

Trump yönetimi, enerji alanında kömür ve petrol sektörlerini yeniden canlandırmaya yönelik çeşitli adımlar atmıştı. Bu kapsamda elektrikli araçlar yerine içten yanmalı motorların desteklenmesi ve yenilenebilir enerji yatırımlarının ikinci plana atılması söz konusuydu. Ayrıca, Trump’ın “ulusal enerji acil durumu” ilan ederek kamu kaynaklarının fosil yakıtlara yönlendirilmesini istemesi, davada temel hukuki tartışma konusu olarak yer alıyor. Bu adımların Kongre’nin yetki alanına müdahale niteliği taşıdığı ileri sürülüyor.

Davacıların hukuki temsilini üstlenen Our Children’s Trust adlı sivil toplum kuruluşu, daha önce de benzer davalarda gençlerin yanında yer almıştı. Obama döneminde açılan bir diğer davada, federal temyiz mahkemesi başvuruyu reddetmişti. O dosya daha sonra ABD Yüksek Mahkemesi tarafından da görüşülmeye değer bulunmamıştı. Buna rağmen bazı eyaletlerde alınan olumlu kararlar, gençlerin benzer girişimlerine temel oluşturuyor.

Trump cephesi ise dava hakkında kısa bir açıklamayla yetindi. Beyaz Saray yardımcı basın sekreteri Taylor Rogers, Amerikan halkının çevre değil güvenlik ve ekonomi konularına öncelik verdiğini savundu. Rogers, Trump’ın enerji bağımsızlığını yeniden inşa etmeye yönelik politikalarının kamuoyu desteğiyle şekillendiğini öne sürdü. Ancak bu açıklamalar, gençlerin temel haklar üzerinden kurduğu argümanlar karşısında sınırlı bir savunma olarak değerlendiriliyor.

Mahkemeye sunulan belgeler, sadece çevresel etkilerle sınırlı değil. Aynı zamanda Trump’ın bilimsel araştırmaları ve kamu verilerini sınırlama yönündeki çabaları da dava kapsamına alınmış. Federal web sitelerinden iklim bilgilerine erişimin kaldırılması, gençlerin kendi geleceklerine ilişkin bilgiye ulaşmalarını engelleyen bir uygulama olarak tanımlanıyor. Bu durumun bilgi edinme hakkı ve bireysel karar alma süreçlerini olumsuz etkilediği belirtiliyor.

Yargı sürecinin nasıl ilerleyeceği henüz net değil. Ancak dava, ABD’de iklim değişikliğiyle mücadelede bireysel hakların nasıl yorumlanacağına ilişkin yeni bir tartışma başlatmış durumda. Özellikle gençlerin sesinin yargı aracılığıyla duyulması, iklim mücadelesinde yeni bir hukuk ekseni oluşturabilir. Federal sistemin çevre politikalarına yaklaşımı açısından bu dava, örnek niteliği taşıyabilir.