Manşetler

iPad Pro: Üç ayın ardından genel izlenimler

Teknoblog içeriklerine Google Haberler’de abone olun:

ipad-pro-uc-ay-izlenimler-1

editorden-sabri-kusturApple bundan birkaç ay önce iPad Pro’yu tanıttığında yeni bir PC sonrası dönemi başlatma hedefindeydi. Bu sefer içerik tüketiminden çok üretim ön planda olacaktı ve Apple, iPad Pro sayesinde insanların PC’ye olan ihtiyacını azaltmayı hedefliyordu. Tabii ki, bu arada kendi üretimi olan Mac bilgisayarların da iPad Pro’nun gerisinde kalması gibi bir durum söz konusu olacaktı.

iPad Pro kasım ayında Türkiye’de satışa sunuldu. Biz de Teknoblog’da fazla zaman geçmeden detaylı bir iPad Pro incelemesi yayınladık. Ancak iPad Pro’yu o zaman sadece kısa süredir kullanıyordum, halbuki bazı yargıların, bakış açısının oluşması için biraz daha uzun zaman geçmesi gerekiyor. Şimdi iPad Pro ile ilk tanışmamın üzerinden üç aya yakın zaman geçti ve o zamandan beri bu Apple tabletiyle fazlasıyla haşır neşirim. Şimdi en güzeli gerçekleştirdiğim incelemeden beri Apple’ın tabletine dair yeni izlenimlerimi, deneyimlerimi bir yazıda özetlemek.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: iPad Pro İncelemesi

iPad Pro’nun büyük ekranının multimedya tüketimi için ideal olduğunu, barındırdığı dört adet hoparlör ve 12.9 inç Retina ekran ile gerçekten video izlemeyi bir keyif hâline dönüştürdüğünü söylemiştik. iPad Pro film, YouTube klibi, futbol maçları gibi içerikler için tercih ettiğimiz birinci cihaz hâline geldi. Özellikle maçları iPad Pro’dan izlemek büyük bir keyfe dönüşüyor, dört hoparlörün basları ve tizleri dengeli, güçlü şekilde vermesi, ayrıca yüksek ses çıkışı sayesinde iPad Pro ile maç izlemek büyük ekrandaki kadar olmasa da, ona diğer mobil cihazlardakine göre çok daha yakın seviyede keyif veriyor.

Multimedya içerik tüketimi için iPad Pro birincil araç hâline geldi, sadece bununla da sınırlı kalmadı. Tıpkı Apple’ın da arzu ettiği şekilde, iPad Pro’yu içerik üretimi için de daha sık şekilde kullanmaya başladım. Teknoblog için haber veya yazı hazırlanmasında iPad Pro’yu eskisine göre daha fazla kullanıyorum. WordPress yönetim paneline erişirken tercih ettiğim internet tarayıcısı Chrome. Chrome geçtiğimiz haftalarda yeni bir güncelleme aldı ve iOS 9’da çok daha yüksek performans sunmaya başladı. Bu nedenle tablette de Chrome yazı yazarken veya Teknoblog ile ilgili işleri yaparken birincil tercihim hâline geldi. Tabii ki, bu durum Safari için herhangi bir şey değiştirmedi. iPad Pro ile internette gezinirken birinci tercihim Apple’ın mobil internet tarayıcısı olmaya devam ediyor. Bu arada her iki internet tarayıcısı, iPad Pro’nun 4 GB RAM barındırması sayesinde sekmeler arasındaki geçişlerde sayfaların yeniden yüklenmesini gerektirmiyor, bu açıdan biraz daha Mac veya PC’dekine benzer bir durum söz konusu oluyor. Özellikle Chrome’da yazı yazarken bunun faydasını görüyorum; farklı sekmeler arasında geçiş yaptığımda yazı yazdığım sekmenin yeniden yüklenmesi ve yazdıklarımın boşa gitmesi söz konusu olmuyor.

iOS 9 ile gelen en güzel ve kullanışlı yeniliklerden bir tanesi iCloud Drive’ın yanında Dropbox, OneDrive gibi bulut depolama servislerinden de dosya çekebilmek. Apple henüz dosya sistemine erişim izni vermediği için bir PC, Mac veya Android cihazında olduğu gibi dosya yöneticisi kullanımı olmuyor; dosyaları taşımak, adlarını değiştirmek mümkün değil. Teknoblog’a görsel yüklerken genellikle belirli bir dosya adlandırma formatı izliyoruz. Halbuki Fotoğraflar içine resim kaydettiğimde dosya adını değiştirmem mümkün olmuyor. Biraz araştırdıktan, kafa yorduktan sonra bir çözüm buldum; öncelikle fotoğrafı Dropbox’a yüklüyorum, bu sırada dosya adını değiştirme fırsatım oluyor. Daha sonra WordPress’in dosya yükleme aracını kullanırken Dropbox’tan bu dosyayı seçerek karşı tarafa, istediğim dosya adı eşliğinde yükleyebiliyorum. Fotoğrafları yeniden boyutlandırma, filigran ekleme gibi işler için de bulduğum birer uygulama var. Kısacası Teknoblog’a yazı veya haber girişlerinde iPad Pro artık en büyük yardımcılarımdan bir tanesi oldu.

ipad-pro-uc-ay-izlenimler-2

Öyle ki, artık akşamları eve gittiğimde MacBook Pro’nun kapağını daha az kaldırır oldum. Farkettim ki, çoğu zaman bu tableti kucağıma alıp TV karşısına oturuyorum ve yazı yazma, internette gezinme, video izleme gibi işleri iPad Pro ile gerçekleştiriyorum.

MacBook Pro demişken… iPad Pro dizüstü bilgisayarımın yanında ikinci bir ekran işlevi de görüyor. Son 1-2 yıldır birden fazla ekranla çalışmanın güzelliğini fark ettim ve ofiste bu şekilde çalışıyorum. Geçen yılın başlarında çıkan Duet Display uygulamasından sonra iPad Air’ımı MacBook Pro’nun yanında ikinci ekran gibi kullanmaya başlamıştım ve epey de rahat etmiştim. Duet Display şimdi iPad Pro’yu da destekliyor. Böylelikle iPad Air’ın yerini de iPad Pro almış oldu ve şimdi neredeyse MacBook Pro ile aynı alana sahip ikinci bir ekran var, minyatür bir monitör satın almış gibi oldum. Performans açısında Duet Display oldukça iyi, gecikme düşük, başlangıçta çökmeler oluyordu, ancak işler şimdi çok daha iyi seviyede. MacBook Pro fotoğraf düzenleme, video yapımı, vb. gibi daha gelişmiş işlerde hâlâ evdeki birinci tercihim ve bu durumlarda da iPad Pro ikinci ekranım olarak ihtiyaçlarıma cevap veriyor.

iPad Pro’nun yanı sıra Apple Pencil ve Smart Keyboard da elimde var. Aslında bu tablet tek başına biraz yavan görünüyor, bir iPad Air veya iPad mini’den pek farkı olmuyor. Genellikle TV veya video izlemeye, oyun oynamaya, internette gezinmeye yarayan bir cihaz gibi işliyor. Apple Pencil sayesinde gerçekten biraz daha işin üretkenlik tarafına kayılıyor. Kapasitif kalem ile çizim çalışmaları yapmadım, bu gibi işlerde pek parmağım yok. Ancak Evernote, Notlar, OneNote gibi uygulamalarda plan oluştururken, not yazarken klavye yerine Apple Pencil’ı daha sık kullanır oldum. Genellikle ekranı Split View ile ikiye bölüp bir tarafta Safari veya Mail gibi uygulama açıyorum, diğer tarafta da not uygulamasını açarak yazmam gerekenleri, sanki bir kağıda veya deftere yazar gibi yazıyorum. Apple Pencil çok hızlı şekilde şarj alıyor, hatta çoğu zaman 1 dakika boyunca Lightning porta takıp şarj etmek, o anki kullanım için yeterli oluyor.

ipad-pro-uc-ay-izlenimler-5

Bir de Smart Keyboard var ki, bu klavyeli kılıf iPad Pro’yu daha fazla kullanmamı sağlayan başlıca etken. Öncelikle Smart Keyboard klavyesi sadece ABD İngilizcesi düzeninde, dolayısıyla üstünde Türkçe karakterler yer almıyor. Ancak iPad Pro’da klavye ayarları içine girip Türkçe QWERTY PC klavyeyi seçmek ve bu şekilde klavyeyi bir Türkçe Q klavye gibi kullanmak mümkün oluyor. Aynısı F klavye için de geçerli. Zaten uzun zamandır Q klavye kullanıyorum ve yazı yazarken de klavyeye hiç bakmıyorum. Bu sayede Smart Keyboard’un klavyesini sanki karşımda bir Türkçe Q klavye varmış gibi kullanabiliyorum.

Smart Keyboard klavyesinin kaplaması kumaştan yapılmış, tuşları oldukça yumuşak, derinliği de optimum seviyede; ne çok sığ, ne de çok derin. Yazı yazarken sert bir zemine vuruyormuş gibi hissetmiyorsunuz. Geçen gün baktığımda sadece Shift tuşu üzerinde hafif bir leke gördüm ki, bunun söz konusu tuşu çok fazla kullanmamdan kaynaklandığını düşünüyorum. Klavye ile yazı yazmak epey rahat, fazla zorlamıyor. Sadece otomatik olarak büyük harfe geçme veya düzeltme yapıyor ki, eğer isterseniz bunları da klavye ayarlarından kapatabilirsiniz. Özellikle klavye varken otomatik düzeltmenin yapılmasına pek gerek kalmıyor.

ipad-pro-uc-ay-izlenimler-3

İzleme dörtgeninin en güzel tarafı nedir? Apple MacBook’ları neden dokunmatik ekranlı yapmıyor? İzleme dörtgeni hemen klavyenin altında yer alır ve avuç içlerinizi yerinden oynatmadan hemen fare imlecini kontrol etmeye başlayabilirsiniz. Halbuki söz konusu rahatlık dokunmatik ekranlarda yok. Smart Keyboard klavyesiyle kullanımda da böyle bir durum söz konusu. Diyelim ki, yazı yazarken birden durup bir linke veya ekranın bir noktasındaki yere tıklatmanız gerekiyor. Elinizi klavyeden uzaklaştırıp ekrana değdirmeniz lâzım ki, bu bazen kullanıcılar için çok zahmetli olabiliyor. Bir diğer konu da metinlerin seçilmesiyle ilgili. iOS’in her geçen sürümüyle birlikte metin seçimi konusunda gelişmeler kaydedildi, ancak parmak uçları bu noktada hâlâ bir farenin sunduğu rahatlığı sunmuyor.

Smart Keyboard klavyeli kılıfın şarja olan etkisinden de bahsedelim. Klavye gücünü Smart Connector aracılığıyla iPad Pro’dan sağlıyor ve klavyeyi kullanmadığınız zamanlarda bile belirli bir güç tüketimi oluyor. Smart Keyboard bağlıyken tableti tek bir şarjla sabahtan akşama aktif şekilde kullanmak mümkün oluyor. Sabah fişten yüzde 100 ile çektiğim tableti gece tekrar şarj etmem gerekiyor. Bu arada Apple kutuya 2 metrelik bir Lightning USB kablosu ekleyerek iPad Pro’nun bir dizüstü bilgisayar deneyimi sunmasına katkıda bulunuyor. Bu sayede iPad Pro’yu şarj ederken de kullanmaya devam etmek mümkün oluyor.

ipad-pro-uc-ay-izlenimler-4

iPad Pro ile geçen üç ayın ardından izlenimlerim bu şekilde. Şimdilerde çoğu yere iPad Pro’yu götürmem yeterli oluyor. Üstelik elimdeki model Hücresel ağ destekli olduğu için her yerde Wi-Fi aramama da gerek kalmıyor. Tabletin kapağını kaldırıp çalışmaya başlayabiliyorum. Çektiğim fotoğrafları hızlı şekilde aktarmak için USB ve SD kart adaptörlerini de aldım. Kısacası iPad Pro Teknoblog ile ilgili çoğu işimi rahatlıkla görebileceğim, her yere de rahatlıkla götüreceğim bir cihaz hâline geldi.

İLGİLİ HABERLER