Seneler önce Nokia’nın o dönemde CEO’luk görevini yürüten ve şirketin mobil cihazlar biriminin Microsoft’a satılmasına öncülük eden Stephen Elop, mobil pazarın Android ve iOS’in hakim olduğu iki atlı bir yarış hâline geleceğinden korkuyordu. O korkusu gerçeğe dönüştü. Üstelik Android, en çok İnternet bağlantılı platform olarak Windows’u geçti. iOS, ya da daha doğrusu iPadOS ise, belli açılardan Windows’u yerini almakla tehdit ediyor.
Alternatif bir gerçeklikte, Windows Mobile baskın bir mobil platform hâline gelebilirdi. En azından Microsoft kurucusu ve eski CEO’su Bill Gates bunu iddia ediyor. Bu ihtimalin ise ABD devletinin 1998’de açtığı tekelcilik davası nedeniyle gerçeğe dönüşmediğini dile getirdi.
Gates, New York Times’a verdiği röportajda bu davanın dikkatlerini dağıttını kaydetti. Dava Microsoft’un öz kaynaklarının ve dikkatinin büyük bir kısmını aldı. Halbuki bunlar mobil işletim sistemine harcanabilirdi. Eğer o dava olmasaydı, Microsoft çok farklı bir şirket olabilirdi ve Gates daha uzun süre boyunca şirketin tepe yöneticiliğini sürdürebilirdi.
Tabii ki, bazıları bunun temenni olduğunu veya duygu sömürüsü olduğunu düşünebilir. Her ne kadar tutkunları olsa da, Windows Mobile tüm türevleri ve versiyonlarıyla birlikte hiçbir zaman Android veya iOS ile rekabet edebilecek seviyeye gelemedi. İki mobil platform, uygulamaların en büyük güç olduğunu gösterdi. Windows Mobile söz konusu uygulamalar olduğunda hiçbir zaman istediği momentumu yakalayamadı. Bunda Windows’un masaüstü uygulamaları hangi cihaz biçimi olursa olsun desteklemesi beklentisi veya şartı da etkili olmuş olabilir.
Microsoft’un mobil pazarda köşeyi dönmekte başarılı olamaması, röportajlarda Gates’in genel olarak dile getirdiği en büyük pişmanlıklardan bir tanesi oluyor. Şirket şu anda mobil kullanıcılara servislerini ve uygulamalarını ulaştırmak için hem Android’e hem de iOS’e bağlı şekilde çalışıyor. Bu durum gelecekte hâlâ değişebilir, ancak en azından şu an için bu alternatif gelecek gerçeğe dönüşecek gibi görünmüyor.
Gates, Microsoft’un deneyimlerinin hem teknoloji endüstrisi hem de devlet için bir uyarıcı ders niteliğinde olduğunu söylüyor. Büyük teknoloji şirketlerine karşı açılan tekel davalarının piyasa üzerinde olumsuz etkileri bulunabiliyor. Tabii ki bu, yapmaması gereken yasa dışı faaliyetleri izleyen şirketleri sorumlu tutmamak için bir bahane olarak da kullanılmamalıdır.
