SpaceX, hafta sonunda gerçekleştirdiği iki ayrı Falcon 9 göreviyle 56 yeni Starlink uydusunu alçak Dünya yörüngesine taşıdı. Bu görevlerle birlikte şirketin uzaya gönderdiği Starlink uydularının toplam sayısı 10 binin üzerine çıktı. 2025 yılı içinde yapılan 132’nci Falcon 9 fırlatmasıyla birlikte SpaceX, yıl tamamlanmadan önceki yıllarda kırdığı yıllık fırlatma rekorunu da yakalamış oldu. Bu gelişme, Starlink ağının küresel kapsama alanını genişletme sürecinde önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor.
İlk Starlink prototipleri 2018 yılının şubat ayında fırlatılmış, sistemin ticari hizmeti ise 2021’de başlatılmıştı. Bugün itibarıyla 10 binden fazla uydudan yaklaşık 8 bin 600’ü aktif olarak çalışıyor. Kalan uyduların bir bölümü görevini tamamlayarak yörüngeden çıkarılmış durumda. Starlink uyduları ortalama beş yıllık bir görev ömrüne sahip ve bu sürenin sonunda kontrollü biçimde atmosferde yakılıyor. Şirket bu yöntemle hem uzay enkazı oluşumunu önlemeye hem de yörünge trafiğini düzenli tutmaya çalışıyor.
SpaceX’in 10 bininci uydu fırlatması, şirketin yeniden kullanılabilir roket teknolojisinin olgunlaştığını da ortaya koyuyor. Falcon 9’un farklı görevlerde defalarca kullanılabilmesi, operasyonel maliyetleri önemli ölçüde azaltıyor. Böylece hem fırlatma sıklığı artıyor hem de her görev arasında daha kısa aralıklar sağlanıyor. Bu hız, Starlink ağının planlanan 12 bin uydu sayısına yaklaşmasını kolaylaştırıyor. Şirket, uzun vadede 30 binin üzerinde uydu ile küresel kapsama hedefini gerçekleştirmek istiyor.
Starlink ağı küresel internet erişiminde yeni bir aşamaya ulaştı
Starlink’in ana hedefi, altyapı erişimi sınırlı bölgelerde yüksek hızlı ve düşük gecikmeli internet sağlamak. Şirketin mevcut ağı, kuzey kutup dairesinden güney yarımküreye kadar geniş bir kapsama alanına sahip. Ancak alçak Dünya yörüngesinde artan uydu yoğunluğu, uluslararası kuruluşlar açısından bazı endişeleri de beraberinde getiriyor. Uzmanlar, binlerce uydunun aynı yörünge bantlarında bulunmasının çarpışma olasılığını artırabileceğini belirtiyor. Bu nedenle yeni fırlatmalar, yörünge yönetimi ve çarpışma önleme sistemleri için daha sıkı kuralların konuşulmasına neden oluyor.
SpaceX, Starlink ağının kapasitesini geliştirmek için yeni nesil uyduların üretimine de hız vermiş durumda. Şirketin V3 olarak adlandırdığı yeni model uyduların, önceki nesillere göre daha yüksek veri iletim hızı ve daha uzun görev ömrü sunacağı belirtiliyor. Bu uydular sayesinde ağ kapasitesinin terabit düzeyine ulaşması öngörülüyor. Genişleyen uydu filosu, hem hizmet kalitesini hem de bağlantı sürekliliğini artırmayı hedefliyor. Bunun yanında, veri merkezleriyle kurulan senkron bağlantılar üzerinden gecikme sürelerinin düşürülmesi için yeni teknik çözümler üzerinde çalışılıyor.
Küresel ölçekte uydu tabanlı internet pazarında SpaceX’in karşısında Amazon’un Kuiper projesi, Avrupa merkezli OneWeb ve Çin’in çeşitli programları bulunuyor. Her biri kendi uydu takımyıldızını kurma çabasında. Bu rekabet, alçak Dünya yörüngesinde artan uydu sayısının uzun vadede nasıl yönetileceği sorusunu gündeme taşıyor. Bilim insanları, gelecekteki yörünge planlamalarında koordinasyonun daha da önem kazanacağını ifade ediyor.
SpaceX’in ulaştığı bu 10 bin uydu eşiği teknik bir başarı olmanın ötesinde küresel İnternet altyapısında yeni bir ölçüm noktası olarak değerlendirilebilir. Şirket, önümüzdeki dönemde hem kapsama alanını genişletmeye hem de ağın sürdürülebilirliğini korumaya odaklanacak. Böylece Starlink, hem ticari hem de teknolojik açıdan uzay temelli iletişim ağlarının temel unsurlarından biri hâline geldi.