Kaliforniya, dijital yayıncılık alanında kullanıcı deneyimini doğrudan etkileyen önemli bir adım attı. Eyalet Valisi Gavin Newsom’un imzaladığı yeni yasa, Netflix, Hulu ve Disney+ gibi çevrim içi platformlardaki reklam ses seviyelerine sınırlama getiriyor. Düzenlemeyle birlikte, reklamların ses düzeyi artık yayınlanan içerikten yüksek olamayacak. Uygulama, 1 Temmuz 2026 itibarıyla yürürlüğe girecek. Böylece kullanıcılar, artık ani ses patlamalarıyla bölünmeyen daha dengeli bir izleme deneyimine kavuşacak.
Yeni yasa, dijital çağın izleme alışkanlıklarını dikkate alan bir yaklaşım sunuyor. Özellikle sessiz bir ortamda içerik izleyen kullanıcılar, aniden yükselen reklam sesleri yüzünden uzun süredir şikâyetçiydi. Bu durum hem kullanıcı memnuniyetini düşürüyordu hem de platformların algısını olumsuz etkiliyordu. Kaliforniya yönetimi, bu sorunu ortadan kaldırmak için televizyonlarda uygulanan standartları dijital ortama taşıma kararı aldı. Bu geçiş, dijital medya politikalarında yeni bir eşik olarak değerlendiriliyor.
Kaliforniya, dijital reklam seslerinde eşitliği zorunlu hale getiriyor
Bu düzenlemenin temeli, 2010 yılında yürürlüğe giren CALM Act adlı federal yasaya dayanıyor. CALM Act, televizyon reklamlarının yayınlanan programlardan daha yüksek sesle verilmesini yasaklamıştı. Fakat o dönem çevrim içi platformlar bu kapsama dâhil edilmemişti. Şimdi Kaliforniya, bu boşluğu kapatarak dijital yayıncıları da aynı kurallara tabi kılıyor. Bununla birlikte, platformlar reklam ses düzeylerini belirli teknik standartlara göre ayarlamakla yükümlü olacak.
Yasanın mimarı olarak öne çıkan Eyalet Senatörü Tom Umberg, bu girişimin ardındaki motivasyonu sade bir örnekle anlattı. Umberg’e göre, “bebeğini güçlükle uyutan bir ebeveynin, bir anda patlayan reklam sesiyle uykunun bozulduğunu fark etmesi” bu düzenlemeyi doğuran gerçeklerden biri. Bu benzetme, konunun yalnızca teknik değil, aynı zamanda insani bir mesele olduğunu hatırlatıyor. Bu açıdan yasa, toplumsal bir ihtiyacın sonucu olarak görülüyor. Buna ek olarak, kullanıcıların uzun süredir dile getirdiği bu rahatsızlığın yasal zeminde karşılık bulması dikkat çekici bir gelişme olarak yorumlanıyor.
Vali Gavin Newsom, yasanın kabulüyle birlikte yaptığı açıklamada, dijital yayın platformlarının artık televizyonlarla aynı sorumluluğu taşıyacağını belirtti. Newsom’a göre, reklamların izleme deneyimini bölmemesi gerekiyor. Bunun yanında, ses seviyesi denetimlerinin teknik olarak uygulanmasının oldukça kolay olduğunu ifade etti. Platformların zaten gerekli altyapıya sahip olduğunu, bu nedenle düzenlemeye uyum sürecinin kısa sürede tamamlanacağını söyledi. Bu yaklaşım, teknolojiyle uyumlu bir yasal denge kurulacağını gösteriyor.
Yeni yasa, yalnızca izleyici deneyimini değil, reklam teknolojilerini de doğrudan etkileyecek. Reklam ajansları, ses miksajı ve post-prodüksiyon süreçlerinde artık daha hassas ayarlamalar yapmak zorunda kalacak. Bu durum, ses dengeleme yazılımlarına ve otomatik kontrol sistemlerine olan talebi artırabilir. Bunun yanında, reklam verenler de kullanıcıyı rahatsız etmeyen, daha yumuşak geçişli kampanyalar geliştirmeye yönelecek. Tüm bunların yanında, platformlar da ses kalitesini korurken reklam gelirlerini riske atmamak için yeni stratejiler geliştirmeye çalışacak.
Kaliforniya’nın bu adımı, Amerika’daki dijital medya düzenlemeleri açısından bir örnek oluşturabilir. Eğlence sektörünün merkezi konumundaki eyalet, daha önce de birçok medya politikasına öncülük etmişti. Bu nedenle, diğer eyaletlerin de benzer yasalar üzerinde çalışmaya başlaması muhtemel görünüyor. Buna rağmen, bazı yayın platformlarının ulusal ölçekte farklı teknik sistemlere sahip olması süreci karmaşık hale getirebilir. Yine de kullanıcı konforu öncelik kazandıkça, bu tür düzenlemelerin yaygınlaşması bekleniyor.
Reklam ses düzeylerinin düşürülmesi, izleyicilerin platformlara olan güvenini de artırabilir. Kullanıcıların daha rahat ve tutarlı bir izleme deneyimi yaşaması, aboneliklerin sürekliliğine katkı sağlayacaktır. Bu da doğrudan yayın hizmetlerinin gelir istikrarını olumlu yönde etkileyebilir. Öte yandan, sessiz ve dengeli bir ses ortamı, özellikle mobil izleyiciler için büyük fark yaratabilir. Çünkü çoğu kullanıcı artık dizilerini ve filmlerini taşınabilir cihazlardan takip ediyor.
Dijital platformlar açısından bakıldığında, bu düzenleme teknik bir yükten çok kaliteyi artıran bir standart olarak görülmeli. Çünkü ses dengesini korumak, kullanıcı deneyiminin temel parçalarından biri haline geldi. Her ne kadar bazı reklam verenler ilk etapta bu sınırlamadan endişe duysa da, uzun vadede bu uygulamanın izleyiciyle reklam arasındaki ilişkiyi güçlendireceği öngörülüyor. Bu açıdan yasa, reklamcılığın daha dengeli bir geleceğe taşınmasına yardımcı olabilir.