Teknoloji

Avrupa Birliği, Apple’a Dijital Pazarlar Yasası konusunda taviz vermiyor

avrupa birliği apple

Avrupa Birliği, Apple’ın Dijital Pazarlar Yasası’na (DMA) yönelik sert eleştirilerini dikkate almadı. Şirketin yasanın kaldırılması yönündeki çağrısı açıkça reddedildi. Avrupa Komisyonu’ndan yapılan açıklamada, yasanın tamamen yürürlükte kalacağı ve değiştirilmesinin gündemde olmadığı belirtildi. Bu durum, Apple ile AB arasındaki gerilimi bir kez daha su yüzüne çıkardı.

Apple, 2022 yılında yürürlüğe giren bu düzenlemeye en başından beri karşı durdu. Şirket, hem resmi başvurularla hem de kamuya açık açıklamalarla eleştirilerini sürekli gündemde tuttu. Özellikle kullanıcı deneyimi, güvenlik ve uygulama bütünlüğü gibi başlıklarda yasanın zararlı etkileri olduğu öne sürüldü. Bunun yanında, App Store politikaları, cihazlar arası geçiş kısıtlamaları ve tarayıcı tercihlerine müdahale gibi konular Apple’ın AB ile yaşadığı başlıca sorunlar arasında yer aldı. Bu bağlamda, Apple’a 2025’in ilk çeyreğinde yaklaşık 570 milyon dolarlık bir ceza kesildi ve şirket bu cezaya da itiraz etti.

Apple, Avrupa Birliği düzenlemelerinin kullanıcı güvenliğini zayıflattığını savunuyor

Apple, yasayla birlikte kullanıcıların zararlı yazılımlara daha açık hale geldiğini savunuyor. Şirketin açıklamasına göre, alternatif uygulama mağazalarına izin verilmesi güvenlik zincirini kırıyor. Bu durumun, dolandırıcılık vakalarını artırabileceği ve kullanıcı verilerinin istismar edilmesine neden olabileceği ifade ediliyor. Öte yandan, Apple’a göre yasal düzenlemeler, kullanıcıların alıştıkları deneyimi de bozuyor. Fakat Komisyon, bu eleştirileri yapıcı bulmuyor ve Apple’ın pozisyonunu savunmacı bir tavır olarak yorumluyor.

Kamuoyuna sunulan blog yazısında, Apple Avrupa’daki kullanıcıların olumsuz etkilendiğini ileri sürdü. Şirket, regülasyonların kullanıcı güvenliğini göz ardı ettiğini ve verilerin bütünlüğünü riske attığını belirtti. Buna ek olarak, dijital dolandırıcılık, kötü amaçlı yazılım dağılımı ve üçüncü taraf yazılımların denetimsizliği gibi konulara dikkat çekildi. Apple, bu gerekçelerle AB kurumlarını yeniden düşünmeye çağırdı. Ancak bu çağrı, beklenen etkiyi yaratmadı.

Avrupa Komisyonu’nun yaklaşımı ise oldukça net. Komisyon, büyük teknoloji firmalarının kendi ekosistemleri üzerinden kurduğu kontrol mekanizmasının rekabete zarar verdiğini savunuyor. Dolayısıyla bu tür düzenlemelerin, kullanıcıyı daha özgür ve bilinçli tercihler yapabilecek duruma getirdiğini ifade ediyor. Apple’ın güvenlik odaklı eleştirileri ise Komisyon’un gözünde, mevcut hakimiyetin sürdürülmesine yönelik bir gerekçe olarak görülüyor. Bu noktada AB, dijital pazarları daha açık ve adil hale getirmeyi öncelikli hedef olarak koruyor.

Yine de şirketlerin yasal düzenlemelere uyum sağlama süreci ciddi zorluklar barındırıyor. Apple gibi platform temelli firmalar için bu tür kurallar, iş modelinin temelini sarsan etkiler doğurabiliyor. Ne var ki AB, bu uyum sürecinin piyasa dengeleri açısından kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Bu yaklaşım, özellikle dijital tekellerin sınırlandırılması ve küçük girişimlerin önünü açma amacı taşıyor. Tüm bunlar, teknoloji devleri ile düzenleyici kurumlar arasındaki ilişkiyi daha da gergin hale getiriyor.

Bunun dışında, kamuoyu istişare süreciyle şirketlerden alınan görüşler de Komisyon’un kararlarını şekillendirmiyor. Apple, 24 Eylül’de sona eren bu danışma döneminde kapsamlı bir geri bildirim sundu. Şirket, regülasyonların kullanıcı alışkanlıklarını zorladığını ve sistem güvenliğini tehdit ettiğini yineledi. Bunun yanında, kullanıcının karmaşık tercihler arasında bırakıldığını ve bunun da deneyimi kötüleştirdiğini belirtti. Ancak Komisyon’un tutumu, bu açıklamalar sonrasında da değişiklik göstermedi.

Avrupa Birliği’nin düzenleme süreci yalnızca teknik meselelerden ibaret değil. ABD ile sürdürülen ticaret müzakerelerinde bu tarz uygulamaların yankısı büyük oluyor. Özellikle ABD merkezli şirketlere yönelik para cezaları ve yaptırımlar Washington’da sık sık gündeme getiriliyor. Donald Trump döneminde, AB’nin bu tür cezaları politik araç olarak kullandığı yönünde güçlü iddialar ortaya atılmıştı. The Wall Street Journal da bu yaklaşımı açıkça dile getiren yayınlar yaptı.

Her ne kadar bu tartışmalar zaman zaman siyasi düzleme taşınsa da AB, düzenlemelerini ticari pazarlık unsuru olarak değerlendirmiyor. Aksine, tüketici haklarını koruma ve dijital ekonomiyi daha eşitlikçi hale getirme hedefi gözetiliyor. Bu nedenle, Apple gibi firmaların baskılarına rağmen, yasanın temel ilkeleri korunuyor. Avrupa pazarı, artık devlerin sınırsız özgürlük alanına sahip olduğu bir yapı olmaktan uzaklaşıyor. Bu durum, kullanıcılar için daha çeşitli, şeffaf ve güvenli dijital ortamlar yaratmayı amaçlıyor.

Tüm bu gelişmelere rağmen, Apple ve benzeri şirketlerin AB ile olan mücadelesi yakın zamanda sona erecek gibi görünmüyor. Teknoloji devleri, yeni kurallara göre hareket etmeye çalışırken, AB de yasanın uygulanmasında kararlılığını sürdürüyor. Özellikle kullanıcıların güvenliği ve hakları konusundaki bakış açısı, iki tarafın uzlaşmasını zorlaştırıyor. Ancak gelişmeler, dijital pazarların şekillenmesinde önemli rol oynamaya devam ediyor. Bu nedenle DMA, sadece teknoloji dünyasında değil, küresel ekonomi ve politika arenasında da etkisini sürdürüyor.