Apple’ın temassız ödeme sistemleri üzerindeki kontrolü, bir süredir Amerika Birleşik Devletleri’nde hukuki bir tartışma konusuydu. 2023 yılında Mirage Wine and Spirits isimli bir içki perakendecisi, Apple, Visa ve Mastercard’a karşı ciddi iddialar içeren bir dava açtı. Bu dava, üç şirketin mevcut ödeme altyapısını korumak için anlaşmalı hareket ettiğini ileri sürüyordu. İddialara göre Apple, NFC tabanlı ödeme sistemini dış geliştiricilere kapatarak Visa ve Mastercard’ın piyasadaki konumunu güçlendiriyordu.
Dava, Apple’ın rekabeti engelleyici uygulamalarının ötesinde, bu politikalar karşılığında doğrudan mali kazanç elde ettiği iddiasını da içeriyordu. Şirketin, ABD’deki her kredi kartı işlemi üzerinden yüzde 0.15 ve her banka kartı işlemi içinse 0.005 dolar kazandığı ileri sürüldü. Bu gelirlerin, Apple’ın temassız ödeme teknolojisini sadece Visa ve Mastercard ile sınırlı tutma kararını motive ettiği öne sürüldü. Böylece, alternatif ödeme sistemlerinin iPhone üzerinde çalışması mümkün olmuyordu.
Apple uzun süredir Visa ve Mastercard ile birlikte çalışıyor
Ne var ki mahkeme, bu iddiaların güçlü bir delil temeline dayanmadığına hükmetti. Reuters’ın aktardığına göre, yargıç sunulan kanıtları dolaylı varsayımlar olarak değerlendirdi. Apple’ın bağımsız bir ödeme altyapısı kurmayı planladığına dair herhangi bir somut bilgi paylaşılmadığı ifade edildi. Tüm bu nedenlerle dava, şu an için tamamen reddedilmiş oldu.
Apple’ın Visa ve Mastercard ile olan ilişkisi aslında yeni değil, geçmişi Apple Pay’in 2014’teki çıkışına kadar uzanıyor. Apple Wallet içindeki Apple Cash kartı Visa ağı üzerinden çalışırken, Apple Card ise Mastercard altyapısıyla kullanıcılara sunuluyor. Bu iş birlikleri, Apple’ın ödeme çözümlerinin temelini oluşturuyor. Dolayısıyla mahkeme, Apple’ın mevcut sistemi sürdürmesinin doğal olduğunu değerlendirdi.
Her şeye rağmen davanın tamamen kapatılmadığı, belirli koşullarda tekrar gündeme gelebileceği ifade edildi. Yargıç, davacı tarafa dosyayı yeniden düzenleyip sunma hakkı tanıdı. Eğer yeni ve doğrudan deliller sağlanabilirse, dava tekrar açılabilir. Bu da ilerleyen dönemde Apple’ın ödeme altyapıları üzerindeki kontrolünün yeniden yargı önüne taşınabileceği anlamına geliyor.
Apple’ın Avrupa’daki politikalarında ise dikkate değer bazı değişiklikler yaşandı. Avrupa Birliği’nin Dijital Piyasalar Yasası kapsamında Apple, NFC teknolojisini üçüncü taraflara açmak zorunda kaldı. Böylece, Avrupa merkezli geliştiriciler iPhone’un temassız ödeme altyapısını kullanarak kendi sistemlerini geliştirme fırsatına kavuştu. Bu değişiklik yalnızca AB ile sınırlı kalmayıp, ABD ve Birleşik Krallık’taki geliştiriciler için de geçerli hâle geldi.
Buna rağmen Apple, ABD pazarındaki ödeme sistemlerini hâlâ Visa ve Mastercard ile entegre biçimde sürdürüyor. Avrupa’da zorunlu olan açılım, henüz ABD’de yasal bir karşılık bulmuş değil. Dolayısıyla Apple Pay’in Amerika’daki yapısı kısa vadede büyük bir dönüşüm geçirmeyecek gibi görünüyor. Ödeme altyapısındaki bu istikrar, Visa ve Mastercard’ın pazar payını da koruyor.
Tüm bunların yanında, teknoloji devlerinin rekabet politikaları üzerinde daha sıkı yasal denetimler bekleniyor. Özellikle ABD Federal Ticaret Komisyonu ve Avrupa Komisyonu, büyük teknoloji firmalarının ödeme sistemleri üzerindeki hakimiyetini dikkatle izliyor. Apple’ın NFC sistemini dışa açması, daha geniş bir düzenleme dalgasının işareti olabilir. Bu kapsamda, Apple Pay gibi sistemlerin daha şeffaf ve erişilebilir hâle gelmesi beklentiler arasında yer alıyor.