ABD Adalet Bakanlığı’nın Apple’a karşı Mart 2024’te açtığı tekel davası, New Jersey’deki federal mahkemede resmen görülmeye başlandı. Mahkeme, Apple’ın davanın düşürülmesi yönündeki talebini değerlendirdi ve bunu reddederek yargılamanın önünü açtı. Bu karar, teknoloji devinin uygulama ekosistemi üzerindeki baskın kontrolünü yargı önüne taşıdı. Apple ise bu gelişmeye karşı çıkarak davanın temelsiz olduğunu savundu.
Şirket adına yapılan açıklamada, davadaki iddiaların hem hukuki hem de teknik olarak gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Apple, mobil yazılım alanında rekabetin canlı olduğunu ve geliştiricilerin seçenek özgürlüğüne sahip olduğunu iddia ediyor. Ancak dava dosyasındaki içerikler, bu görüşe ters düşen ciddi argümanlar içeriyor. Özellikle şirketin uygulama içi ödemeler ve geliştirici komisyonları konusundaki tutumu mercek altına alınıyor.
Apple mobil uygulama pazarındaki kontrolü nedeniyle mahkemenin hedefinde
Davayı inceleyen Yargıç Julien Neals, Apple’ın pazardaki davranışlarının ciddi biçimde değerlendirilmesi gerektiğine hükmetti. Bu karar doğrultusunda dava, esasa ilişkin delil ve savunmaların detaylı biçimde ele alınacağı yeni bir aşamaya geçti. Apple, bu süreçte iddiaları çürütmek için geniş çaplı savunma belgeleri sunmayı planlıyor. Buna rağmen dava, teknoloji sektöründe geniş yankı uyandırmış durumda.
Apple’a yöneltilen suçlamalar arasında iOS platformunun üçüncü taraf uygulama mağazalarına kapalı olması da yer alıyor. Bu yapı, geliştiricilerin sadece Apple üzerinden uygulama dağıtmasına neden oluyor. Uygulama içi ödeme sisteminin de yalnızca Apple tarafından kontrol edilmesi, geliştiricilere ek maliyetler yüklüyor. Bu durum, rekabetin sınırlandığı iddialarını daha güçlü hale getiriyor.
Bununla birlikte Apple’ın mesajlaşma hizmeti iMessage’ın yalnızca Apple cihazlarıyla sınırlı olması da davada önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Söz konusu sınırlama, kullanıcıların cihaz tercihlerini doğrudan etkileyen bir faktör olarak gösteriliyor. Mahkeme, bu ve benzeri uygulamaların rekabeti kısıtlayıp kısıtlamadığını derinlemesine inceleyecek. Apple ise bunların kullanıcı deneyimini korumaya yönelik tercihli tasarımlar olduğunu ileri sürüyor.
Apple yalnızca ABD’de değil, Avrupa Birliği’nde de benzer iddialarla karşı karşıya kalmış durumda. Avrupa Komisyonu’nun Dijital Pazarlar Yasası kapsamında aldığı karar sonrası, Apple bazı kısıtlamaları gevşetmek zorunda kaldı. Örneğin App Store’daki komisyon sistemini yeniden düzenleyen Apple, alternatif ödeme yöntemlerine daha fazla alan açtı. Fakat geliştiriciler bu düzenlemelerin yeterli olmadığı görüşünde.
Avrupa’daki bu gelişmeler, ABD’deki dava sürecine dolaylı biçimde etki edebilir. Amerikan düzenleyiciler, Avrupa’daki uygulamaları örnek alarak Apple’ın ticari yaklaşımına karşı daha kararlı adımlar atabilir. Her iki bölgede de teknoloji şirketlerine yönelik baskıların artması, pazar koşullarını da yeniden şekillendirebilir. Bu da Apple’ın iş modelini uzun vadede yeniden değerlendirmesine yol açabilir.
Apple’ın mevcut duruşu, kendi sistemleri üzerindeki tam denetimi sürdürmek yönünde şekillenmiş görünüyor. Ne var ki rekabet yasalarının getirdiği sınırlamalar, bu tür bir kontrol anlayışını artık daha fazla tartışmalı hale getiriyor. Geliştiriciler daha esnek bir ortam talep ederken, tüketiciler de daha fazla seçenek ve uyumluluk bekliyor. Mahkemenin vereceği karar, bu beklentilerin ne ölçüde karşılanacağını da belirleyecek.