ManşetlerTeknoloji

Yapay zekâ büyüyor ama enerji hesapları tutmuyor

yapay zekâ süper

Yapay zekâ sistemleri hızla gelişiyor fakat bu gelişmenin arkasındaki altyapı, aynı hızla büyümüyor. Microsoft ve OpenAI gibi teknoloji devleri binlerce yüksek performanslı yapay zekâ çipi satın almış durumda. Buna rağmen bu çipleri devreye alabilecek enerji altyapısı henüz hazır değil. Bu da teknoloji dünyasında ciddi bir darboğaz yaratıyor.

BG2 podcast yayınında konuşan Microsoft CEO’su Satya Nadella, yaşadıkları sorunu oldukça net bir dille ortaya koydu. Ellerindeki çipleri çalıştıracak veri merkezlerinin henüz tamamlanmadığını açıkça ifade etti. Buna göre, sorun artık donanım tedarikinde değil; yeterli enerji altyapısının olmamasında düğümleniyor. Nadella’nın ifadesiyle, “çipleri takacak sıcak kabuklar” bulunmuyor. Yani, fiziksel altyapı hazır değilse, işlem gücü anlam ifade etmiyor. Tüm bunlara rağmen yatırımlar hız kesmeden devam ediyor.

Yapay zekâ enerji sistemlerinden daha hızlı yükseliyor

Veri merkezlerinin elektrik talebi son yıllarda ciddi şekilde artış gösterdi. ABD’de uzun süre sabit kalan elektrik tüketimi, son beş yılda bu merkezler sayesinde yeniden yükselişe geçti. Fakat kamu hizmeti sağlayıcıları, bu ani büyümeye karşı hazırlıksız yakalandı. Dolayısıyla şirketler artık enerjiyi doğrudan kendi tesislerine yönlendirmeyi amaçlayan “şebeke dışı” çözümler geliştiriyor. Ne var ki, bu sistemler sanıldığı kadar hızlı kurulup devreye alınamıyor. Bunun da ötesinde, bu altyapılar yapay zekâ için gereken kararlı enerjiyi sağlamakta zorlanıyor.

OpenAI CEO’su Sam Altman ise konunun farklı bir boyutuna dikkat çekti. Ona göre, eğer yakın zamanda ucuz ve yaygın bir enerji kaynağı kullanılabilir olursa, bugünkü yüksek maliyetli enerji sözleşmeleri birçok şirketi zarara uğratabilir. Enerji piyasası bu kadar hızlı değişirken, sabit kontratlarla hareket etmek ciddi riskler doğuruyor. Altman’a göre, enerji ucuzlasa bile yapay zekâ sistemlerine olan talep düşmeyecek, tersine hızla artacak. İşte tam bu noktada Jevons Paradoksu devreye giriyor. Verimlilik arttıkça, tüketim daha da genişliyor.

Altman, yapay zekâ için gereken hesaplama maliyetlerinin düşmesi hâlinde, bu gücü kullanmak isteyen uygulama sayısının katlanarak artacağını belirtiyor. Ona göre, işlem maliyeti 100 kat azalsa, kullanım en az 500 kat artar. Çünkü bugün ekonomik gerekçelerle yapılmayan birçok proje, bu yeni ortamda mümkün hâle gelir. Yani daha ucuza daha fazla işlem gücü elde edilse bile, toplam tüketim yine artacak. Böyle bir tablo, enerji altyapılarının yükünü daha da ağırlaştırabilir. Altman’ın bu konudaki görüşleri, enerji yatırımlarına yönelmesini de açıklıyor.

Bu bağlamda Altman’ın kişisel yatırım tercihleri dikkat çekici bir örnek sunuyor. Nükleer enerji üzerine çalışan Oklo ve Helion gibi girişimlerin yanı sıra güneş enerjisi temelli Exowatt da bu listeye dahil. Bu yatırımlar, mevcut enerji sistemlerine alternatif oluşturmayı hedefliyor. Ne var ki, bu teknolojiler henüz ticari ölçekte yaygın kullanıma hazır değil. Mevcut santral projeleri ise uzun sürede tamamlanabiliyor. Her şeye rağmen şirketlerin enerjiye olan ilgisi giderek çeşitleniyor.

Geleneksel enerji kaynakları da artık eski güveni vermiyor. Doğal gazla çalışan enerji santrallerinin kurulumu yıllar alabiliyor. Üstelik bugün sipariş verilen bir türbinin teslimatı on yılın sonlarını bulabiliyor. Bu yüzden teknoloji şirketleri, daha hızlı çözümler sunan enerji teknolojilerine yöneliyor. Bu yönelimin merkezinde ise güneş enerjisi yer alıyor. Güneşin sunduğu ölçeklenebilir yapı, birçok veri merkezi planlamasında tercih sebebi oluyor.

Güneş enerjisi, yapısı gereği yapay zekâ ile benzerlik taşıyor. Her ikisi de silikon tabanlı, modüler sistemler üzerine kurulu. Bu paralellik, teknoloji şirketlerinin güneşe olan güvenini artırıyor. Ayrıca güneş panelleri, kısa sürede kurulabilmeleriyle öne çıkıyor. Bu özellik, veri merkezleriyle entegre olmalarını kolaylaştırıyor. Buna karşın, yapay zekânın ihtiyaç duyduğu enerji hacmi hâlâ bu sistemlerin ötesine geçiyor.