Gelişen otomotiv teknolojileri, yalnızca sürüş deneyimini değil, güvenlik donanımlarını da dönüştürüyor. Bu dönüşümün son örneklerinden biri, Volvo tarafından geliştirilen yeni emniyet kemeri sistemi. Şirket, uzun yıllardır güvenlik odaklı yaklaşımıyla bilinse de, bu kez daha önce doğrudan müdahale etmediği bir alanı yeniden ele alıyor. Yaklaşmakta olan Volvo EX60 modelinde yer alacak yeni sistem, araç içi sensörlerden elde edilen verilerle kemerin davranışını kişiselleştiriyor.
Volvo’nun geçmişi, 1960’lı yıllarda sunduğu üç noktalı emniyet kemeriyle güvenlik teknolojilerinin seyrini değiştirmişti. Ancak o dönemden bu yana emniyet kemeri tasarımlarında büyük bir yapısal değişiklik yapılmadı. Araçlar kameralarla, radarlarla ve yüksek işlem gücüne sahip donanımlarla donatılırken; emniyet kemeri, çoğunlukla aynı prensiplere dayanarak çalışmaya devam etti. Volvo, bu sessiz alanı yeniden yorumlamaya hazırlanıyor.
Yeni geliştirilen sistemin temelini çoklu uyarlamalı emniyet kemeri yaklaşımı oluşturuyor. Bu sistem, çarpışma anında emniyet kemerinin uyguladığı kuvveti sabit bir değere göre değil, çeşitli parametrelere bağlı olarak belirliyor. Yani her yolcuya aynı şekilde davranmayan bir kemer yapısından söz ediliyor. Kemerin hangi kuvvet aralığında çalışacağına, aracın sensörlerinden elde edilen veriler karar veriyor.
Volvo, yolcuya özel emniyet kemeri sistemiyle koruma düzeyini esnetebilir hâle getiriyor
Klasik sistemlerde genellikle üç farklı yük sınırı profili yer alırken, Volvo’nun yeni çözümünde bu sayı 11’e çıkarılmış durumda. Bu artış sayesinde daha ince ayarlı müdahaleler mümkün hale geliyor. Söz konusu profillerin seçimi ise çarpışma öncesinde toplanan bilgilere dayanıyor. Aracın hızı, çarpışma yönü, yolcunun vücut ölçüleri ve koltuk pozisyonu gibi değişkenler, kemerin hangi seviyede devreye gireceğini belirliyor.
Örneğin, daha iri yapılı bir yolcunun başını korumak için kemerin uygulayacağı kuvvet daha yüksek olabiliyor. Tersine, küçük yapılı bir yolcunun göğüs kafesi üzerindeki baskının azaltılması adına kuvvet seviyesi düşürülebiliyor. Bu esneklik, çarpışma anında oluşabilecek farklı risklerin minimize edilmesine olanak tanıyor.
Volvo EX60 modelinde ilk kez sunulacak bu sistemin yazılımsal güncellemelerle zaman içinde geliştirilebilir olması da öne çıkan bir unsur. Araçların diğer sistemlerinde olduğu gibi, bu yeni emniyet kemeri sistemi de over-the-air (uzaktan) yazılım güncellemeleriyle yeni özellikler kazanabilecek. Bu yapı, teknolojinin donanıma bağlı kalmadan evrimleşmesini sağlayacak.
Volvo, daha önce de tüm modellerinin maksimum hızını 180 km/s ile sınırlandırarak alışılmışın dışında bir karar almıştı. Bu karar, Almanya merkezli üreticiler arasında yerleşik hale gelen 250 km/s sınırının altında kalıyor. Yeni kemer sisteminin de benzer bir yaklaşımın devamı olarak okunabileceği söylenebilir.
Bunun yanında, modern otomobillerde yer alan kameralar, radar sistemleri ve diğer sürücü destek teknolojileri, genellikle aracın dış çevresine odaklı çalışıyor. Volvo’nun bu hamlesiyle birlikte, aracın içindeki yolcuya doğrudan etki eden bir güvenlik bileşeni dijital hale getirilmiş oluyor. Böylece emniyet kemeri, artık sadece pasif bir koruma unsuru değil, veriye dayalı bir güvenlik bileşeni haline geliyor.
Volvo’nun bu adımı, emniyet kemerinin işleyiş biçiminin artık sabit kurallara dayanmak zorunda olmadığını gösteriyor. Yolcunun fiziksel özelliklerini ve çarpışma dinamiklerini merkeze alan bu yapı, araç içi güvenlik anlayışında yeni bir yaklaşımın önünü açabilir. Geliştirilen bu sistemin, önümüzdeki yıllarda farklı Volvo modellerine de entegre edilmesi bekleniyor.
Her ne olursa olsun, araçların güvenlik donanımlarının geleceği artık daha fazla veriyle, daha fazla kişiselleştirme ile şekilleniyor. Volvo’nun yeni nesil emniyet kemeri, bu eğilimin doğrudan bir yansıması olarak değerlendirilebilir.