2025 yılının en çok konuşulan akıllı telefonlarından biri olmaya aday olan vivo X300, kompakt boyutlarına rağmen amiral gemisi seviyesinde özellikler sunuyor. vivo’nun X serisindeki en yeni amiral gemilerinden biri olan bu model, kompakt boyutlarda taviz vermeyen bir deneyim vaadiyle Türkiye piyasasına giriş yaptı. Üst sınıf malzeme kalitesi ve IP68 sertifikasıyla hem şık hem de dayanıklı bir telefon olarak nitelendirebileceğimiz X300, ergonomik tasarımı sayesinde tek elle kullanımda da rahatlık sağlıyor. Telefon, en yeni nesil MediaTek Dimensity 9500 işlemci ve 120 Hz yenileme hızına sahip yüksek çözünürlüklü bir OLED ekranla geliyor, genel performansı ve multimedya deneyimini üst seviyeye taşıyor. ZEISS ortaklığında geliştirilen 200 MP ana kamerası ve yüksek çözünürlüklü yardımcı kameraları, vivo X300’ü fotoğraf ve video konusunda sınıfının en iddialı cihazlarından biri haline getiriyor. Telefon, büyük kapasiteli 6040 mAh pili ve hızlı şarj desteğiyle yoğun kullanımda bile günü rahatlıkla tamamlıyor. Kompakt akıllı telefon segmentinde taviz vermeyen yaklaşımıyla X300, standartları adeta yeniden tanımlıyor. Detaylı vivo X300 inceleme yazımızda bu iddialı modelin tüm yönlerini mercek altına alıyoruz.
Tasarım ve Ekran
vivo X300, kompakt boyutlarına rağmen üst düzey malzeme kalitesi ve kullanım rahatlığı sunan bir akıllı telefon olarak öne çıkıyor. 6.3 inç ekranı ve 183 gram ağırlığıyla tek elle kullanımı gerçekten mümkün kılan nadir modellerden biri. Matte AG cam arka yüzey, parmak izi tutmayan ve ışığı farklı açılarda yansıtarak hoş desenler oluşturan bir yapıda tasarlanmış. Dört farklı renk seçeneğiyle (Siyah, Mavi, Mor ve Pembe) sunulan cihazın özellikle pembe versiyonu, ışığa göre hafifçe değişen alt tonlarıyla dikkat çekiyor. Telefonun kamera adası da gövdeyle uyumlu biçimde dairesel ve sade tutulmuş; arka yüzeyde fazla çıkıntı yapmadan simetrik bir görünüm sağlıyor. 7.95 mm kalınlıktaki gövdesi ve IP68/IP69 sertifikası sayesinde hem cebinizde ağırlık yapmıyor hem de suya/toza karşı dayanıklılığı yüksek. Ergonomik detaylar düşünülerek, ekran içine yerleştirilen ultrasonik parmak izi okuyucunun alt kenardan üçte bir yükseklikte konumlanması tek elle kullanımda kilit açmayı kolaylaştırıyor.

X300’ün 6.31 inç LTPO AMOLED ekranı hem boyutuna göre yüksek çözünürlüklü (1.5K, ~1216×2640) hem de 120Hz yenileme hızına sahip. Bu sayede arayüz animasyonları ve kaydırmalar çok akıcı görünürken, renkler canlı ve doygun şekilde sunuluyor. Ekranın parlaklık seviyesi üst düzeyde, açık havada güneş ışığı altında dahi rahat kullanım mümkün. X300’ün ekranı, dış mekânda görünürlüğünü ve okunaklığını iyi şekilde koruyor. Ayrıca panel HDR10+ desteğiyle yüksek dinamik aralık sunarken, 2160Hz PWM karartma ve tam kapsamlı DC Dimming desteği sayesinde düşük parlaklıkta göz yorgunluğunu azaltıyor. Uzun süre boyunca bir şeyler izlerken ekranın nispeten küçüklüğü yavaş yavaş hissedilse de görüntü keskinliği gayet tatmin edici.

Ses tarafında, X300 stereo hoparlörler ile donatılmış. Ses çıkışı temiz ve yeterince yüksek. Ne var ki, fiziksel olarak daha büyük telefonlardaki kadar derin ve zengin değil. Küçük gövdenin bir sonucu olarak hoparlörler biraz ince bir ses profiline sahip ve özellikle bas frekanslarında sınıfının en iyisi değil. Yine de günlük kullanımda işinizi görecek bir stereo ses deneyimi sunuyor. Telefonun 24-bit Hi-Fi ses desteği (aptX HD/Adaptive/Lossless) ve USB-C üzerinden kulaklık bağlama imkânı gibi özellikleri, müzik ve video deneyimini genel anlamda tatmin edici kılıyor. Sonuç olarak vivo X300, boyutuna meydan okurcasına parlak ve akıcı bir ekran ile ortalama üstü bir ses performansını bir araya getiriyor.
Performans ve Pil
vivo X300’ün kalbinde, 2025’in en güçlü yonga setlerinden biri olan MediaTek Dimensity 9500 bulunuyor. Dimensity 9500, Qualcomm Snapdragon 8 Gen5 ile başa baş rekabet eden bir işlemci, bu nedenle vivo X300, “sınıfının lideri” olarak nitelendirebileceğimiz performans seviyelerine ulaşabiliyor. vivo Türkiye bize incelememiz için 16GB LPDDR5X RAM ile desteklenen seçeneği gönderdi. 16 GB’lık ek sanal RAM desteği de var. Böylelikle, çoklu görevler ve yoğun uygulama kullanımı sırasında dahi telefon akıcı kalıyor, arka planda birden fazla uygulama açıkken oyun oynandığında bile belirgin bir yavaşlama ya da kare düşüşü görmedik. OriginOS 6 arayüz optimizasyonları sayesinde menüler arası geçişler, sayfa içinde yukarı aşağı kaydırmalar ve uygulama açılışları hissedilir derecede hızlı. Arayüzün genel tepkiselliği benzer boyuttaki diğer amiral gemilerine göre daha canlı hissettiriyor.


Günlük kullanımda X300 oldukça güçlü ve tutarlı bir deneyim sunuyor. Sosyal medya gezinme, kamera ile fotoğraf çekme, web’de dolaşma gibi rutin işler cihazı zorlamıyor, arayüz akıcılığı kullanım boyunca korunuyor. Oyun performansı da cihazın iddialı olduğu alanlardan. Örneğin PUBG: Mobile gibi bir oyunda bile en yüksek grafik hızında akıcı ve uzun ömürlü bir performans elde ettik. Web’de rastladığımız çeşitli testlerde de bu telefonun, yaklaşık 15 dakikaya kadar süren oyun seanslarında rahatlıkla serin ve akıcı kaldığı belirtiliyor. Kısacası vivo X300, günlük hayatta ve oyunlarda amiral gemisi seviyesinde hız sunuyor; yalnızca çok uzun süreli oyun oturumlarında sıcaklık kaynaklı performans düşüşü yaşanabildiğini not etmemiz gerekiyor.

Kompakt telefonlar genellikle zayıf pil performansıyla anılsa da vivo X300 bu alanda da iddialı. Cihaz, 6040 mAh gibi oldukça yüksek kapasiteli bir bataryaya sahip. Bu büyük pil, agresif derecede sayabileceğimiz güç optimizasyonlarıyla birleşerek küçük ekran dezavantajını kapatıyor: Gerçek kullanım testlerimizde X300, farklı kullanım senaryolarının içinde olduğu karışık bir kullanımda 14 saate varan ekran süresi elde ederek tek şarjla yoğun bir günü rahatlıkla çıkartabiliyor. Vivo’nun kullandığı silikon-karbon pil teknolojisi, verimlilik anlamında rakip 7000 mAh’lik bataryalara denk performans iddiasında ve bu iddianın pratikte büyük ölçüde karşılandığını görüyoruz.


Şarj konusunda da X300 yüzümüzü güldürüyor. 90W kablolu hızlı şarj desteği sayesinde telefon sadece 18 dakikada %50 seviyesine, yaklaşık 45 dakikada %100 doluluğa ulaşabiliyor. Tabii ki, kullandığınız prizin durumuna göre bu sürelerde yukarı yönde hafif değişiklikler görebiliyorsunuz. Böylelikle, yoğun günlerde kısa şarj aralıklarıyla bile büyük kazanımlar elde etmeniz mümkün oluyor. Kablosuz tarafta ise 40W’lık hızlı şarj desteği sunuluyor ki bu değer, pek çok rakip amiral gemisinin kablolu hızlarına yakın. Bu da kablosuz şarj daha da cazip hâle getiriyor, ancak destekleyen bir aksesuarı edinmeniz gerekiyor. Vivo, güvenlik ve pil ömrünü koruma adına şarj gücünü anlık koşullara göre dinamik ayarlayan bir sistem kullanıyor. Ayrıca ters kablosuz şarj özelliği ile, düşük güçte de olsa, diğer cihazları X300’ün arkasına koyarak şarj edebilmek de cabası.
Yazılım
vivo X300, Çin dışında ilk defa kullanılan OriginOS 6 arayüzüyle kutudan çıkıyor ve bu durum cihazı yazılım deneyimi açısından da özel kılıyor. Android 16 üzerinde çalışan OriginOS 6, önceki Vivo telefonlarında gördüğümüz Funtouch OS’un yerini alarak çok daha renkli, akıcı ve özelleştirilebilir bir kullanıcı deneyimi sunuyor. Arayüz, kilitli ekran ve Always-On Display için derinlik efektli widget’lar, dinamik temalar ve kapsamlı tema seçenekleriyle kişiselleştirme imkânlarını artırıyor. Menüler ve ikonlar modern bir tasarım diliyle yenilenmiş, genel görünüm kullanıcı dostu ve estetik açıdan çekici bulunuyor.

OriginOS 6’nın öne çıkan özellikleri sadece görsel tarafta değil, öte yandan pratik faydalar da sağlıyor. Örneğin “Sürükle ve Bırak” özelliği sayesinde ekrandaki bir metni sürükleyip kenardaki Akıllı Raf’a bırakarak ilgili uygulamayı hızlıca tetiklemek mümkün, mesela bir adresi sürüklediğinizde anında Haritalar’da açılıyor. Yine, AI Meeting altyazıları özelliği telefon görüşmelerini ve toplantıları gerçek zamanlı olarak yazılı metne dökebiliyor; Sürüş Modu ise araç kullandığınızı algılayıp gereksiz bildirimleri otomatik olarak filtreleyerek dikkat dağıtmayı engelliyor. Sistem genelinde akıcılık ve zeka ön planda: Bildirimler uygulama bazlı gruplandırma ile yığılmadan temiz bir şekilde sunuluyor. Ayrıca OriginOS, içinde Türkçenin de bulunduğu, 30’dan fazla dilde anında çeviri desteği (sohbetler veya web sayfaları için tek dokunuşla tercüme) ve Google servisleriyle tam uyumluluk gibi kullanıcıların takdir edeceği detaylara da sahip.

Arayüz performansı ise son derece pürüzsüz ve hızlı. Vivo’nun arayüz optimizasyonları günlük kullanım senaryolarında gerçekten kendini gösteriyor; uygulamalar arası geçişler ve ekranlar arası dolaşım rakip küçük ekranlı amiral gemilerine kıyasla daha seri hissettiriyor. Ayrıca vivo, X300 için 5 büyük Android güncellemesi ve 7 yıl güvenlik yaması sözü vererek uzun vadeli destek konusunda da iddialı bir duruş sergiliyor. Bu, telefonunuzu yıllarca güncel ve güvende tutabileceğiniz anlamına geliyor ki bu seviyede bir destek süresi Android ekosisteminde nadir görülen bir avantaj sayılır.
Kamera
vivo X300’ün kamera sistemi, hiç şüphesiz bu telefonun en öne çıkan yönü. X300 Pro belki kamera tarafında daha üstün görünebilir, ancak X300’ün de hiç aşağı kalır bir yanının olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

X300’ün kamera donanımı, Pro modelin bir kademe altı olsa da kendi klasmanında son derece etkileyici. Arka tarafta üçlü kamera kurulumu mevcut: 200MP çözünürlüklü ana kamera, 50MP periskop telefoto ve 50MP ultra geniş açı. Ana kamera, 1/1.4 inç boyutunda özel bir Samsung ISOCELL HPB sensör kullanıyor ve f/1.68 diyafram değeriyle düşük ışıkta dahi bol ışık yakalayabiliyor. İlginç bir not olarak, bu sensör aslında X300 Pro’nun telefoto kamerasında da kullanılıyor. Yani, X300’ün ana kamerası donanım olarak Pro kardeşinin telefoto lensi kadar iddialı bir sensör barındırıyor. 50MP’lik periskop telefoto kamera ise 1/1.95 inç Sony LYT-602 sensöre ve f/2.57 diyaframa sahip. Yaklaşık 5x optik zoom (85mm) sunan bu lens, CIPA 4.5 değerinde gelişmiş optik görüntü sabitleme ile desteklenmiş. Ultra geniş açılı kamera ise 1/2.76 inç Samsung JN1 sensör (f/2.0) kullanıyor ve 115° civarı geniş bir görüş açısı sağlıyor. Önde ise yüksek çözünürlüklü 50MP selfie kamerası (yine JN1 sensör, f/2.0) mevcut. Bu kamera sadece fotoğraflar için değil, 4K 60fps videoya kadar destek vererek görüntülü görüşme ve vlog çekimlerinde de üstün bir kalite vadediyor.

X300’ün kamera arayüzü Zeiss ortaklığıyla geliştirilmiş ve sunduğu özelliklerle adeta profesyonel bir fotoğraf makinesini andırıyor. Arayüz, kullanımı kolay ve sezgisel bir yapıya sahip; çekim modları arasında geçiş yapmak hızlı ve modlar anlaşılır ikonlarla belirtilmiş. Fotoğraf, Portre, Gece, Pro, Video gibi klasik modlara ek olarak vivo’ya özgü bazı yaratıcı modlar da bulunuyor. Örneğin “Sahne” adlı mod, konser ve sahne performansları gibi durumlar için geliştirilmiş ve yeni nesilde 4K 60fps desteğine yükseltilmiş. Zeiss modları kapsamında, portre çekimlerinde farklı odak uzaklıkları ve bokeh efektleri sunuluyor. X300, önceki X-serisinden miras kalan 23mm, 35mm, 50mm, 85mm ve 100mm eşdeğeri portre lens seçenekleriyle farklı bakış açıları yakalayabiliyor. Kamera arayüzünde Zeiss’in doğal renk seçeneği de mevcut. Bu mod, renk işlemesini olabildiğince gerçekçi tutarak sahnedeki renkleri gözünüzle gördüğünüz hale yakın yakalıyor. Ayrıca vivo’nun geliştirdiği AI Güzelleştirme algoritmaları portre modunda cilt pürüzlerini çok abartmadan, doğal bir canlılık katacak şekilde optimize edilmiş – bu tercih sektörde küçük tartışmalar yaratsa da çoğu kullanıcının daha hoş portreler istediği düşünülerek uygulanmış.
Arayüzde Pro moduna özellikle dikkat çekmek gerek. Manuel ayar meraklıları için ISO, enstantane, odak ve beyaz dengesi gibi parametreler ince ayara imkan verecek şekilde sunulmuş. Hatta X300, vivo’nun önceki Ultra modelinde (X200 Ultra) tanıttığı harici telefoto lens kiti ile de uyumlu çalışıyor. İsteğe bağlı olarak satın alınabilen bu 2.35x Zeiss telefoto dönüştürücü lens, özel bir kılıf ve kamera tutma aparatıyla birlikte cihaza takılabiliyor ve 200mm eşdeğeri optik yakınlaştırma sağlıyor. Son olarak, Yapay Zeka destekli yaratıcı özellikler de arayüzde yer alıyor. Örneğin manzara veya gece modunda AI düğmesine basıldığında sahneye otomatik olarak gün batımı, havai fişek, farklı mevsim efekti gibi üretken yapay zekâ dokunuşları eklenebiliyor. Bu efektler 30 saniye içinde tam çözünürlüklü olarak oluşturulup fotoğrafa uygulanabiliyor ve dünyanın başka hiçbir telefonunda olmayan bir entegrasyon olduğu vivo yetkililerince belirtiliyor. Kısacası, vivo X300’ün kamera yazılımı hem amatör kullanıcılar için sade ve pratik, hem de meraklılar için derinlikli ayarlar ve aksesuar desteği sunarak kullanım kolaylığı ile profesyonellik dengesini çok iyi kuruyor.
Peki bu güçlü kamera paketi gerçek hayatta nasıl sonuçlar veriyor? Gündüz çekimleri ve iyi ışıklı ortamlarda X300’ün ana kamerası amiral gemisine yakışır derecede performans sergiliyor. 200MP’lik ana sensör, piksel gruplama ile detaylı ve düşük gürültülü 12.5MP fotoğraflar üretirken renk doğruluğu konusunda beğenimizi kazanıyor. Telefon, sahnelerdeki renk tonlarını gerçeğe çok yakın işliyor. Ne fazla doygun ne de soluk. Örneğin yiyecek fotoğraflarında renklerin doğal, ten renginde ise gerçekçi kalıyor. Yüksek kontrastlı sahnelerde vivo’nun Zeiss Natural Color yaklaşımı sayesinde HDR işlemesi göze batmıyor, ışık-gölge dengesi abartılmadan korunuyor. Bu, vivo’nun görüntü işleme algoritmalarının sahneye akıllıca adapte olduğunu ve gerektiğinde karanlık gölgeleri karanlık bırakıp parlamaları engelleyerek doğal bir sonuç ürettiğini gösteriyor.


Ultra geniş açı kamera, çoğu telefonda zayıf halka olarak bilinir ancak X300 için durum farklı. 50MP’lik ultra geniş, çoğu rakibine kıyasla hatları daha düzgün ve detayları daha iyi koruyor. İyi ışık altında, mesela açık hava manzaralarında veya aydınlık iç mekânlarda çekilen geniş açı fotoğraflar keskin ve köşelere doğru belirgin kayıp olmadan çıkıyor. Bu lens, X300’ün kompakt yapısına rağmen ödün verilmemiş bir parçası olarak görülüyor. Sadece çok düşük ışıkta, sensör boyutunun küçük olması nedeniyle ultra geniş açı kamera ana kameraya göre biraz daha sınırlı kalabiliyor, ancak bu durumda bile gürültü kontrolü ve renk uyumu çoğu telefondan daha iyi düzeyde bulunuyor.


Telefoto kamera ve zoom kabiliyetleri ise vivo X300’ün gerçek farkını ortaya koyuyor. Bir standart modelde periskopik telefoto bulunması nadir bir durum ve X300 bu konuda adeta Pro modeline göz kırpıyor. 2x-5x arası yakınlaştırmalarda (yaklaşık 50mm – 125mm aralığında) fotoğraflar çok net, keskin ve elde çekimde bile titreşimsiz çıkıyor. Örneğin 5x optik zum ile çekilen uzaktaki nesnelerde ince detaylar; yapraklar, bina kabartmaları, yazı ve motifler; şaşırtıcı berraklıkta seçilebiliyor. Bu performans, normalde sadece “Ultra” seviye telefonlarda gördüğümüz bir kaliteyi X300 ile kompakt sınıfa taşıyor. Dahası, hibrit yakınlaştırma ile 10x seviyesine çıktığında bile beklenenden daha iyi sonuç veriyor. Bu başarıda vivo’nun gelişmiş stabilizasyonunun payı büyük, optik ve elektronik sabitleme birlikte çalışarak yüksek zumda elde çekimi mümkün kılıyor. Ayrıca telefoto lensin minimum odak mesafesinin 20 cm civarında olması, onun makro çekimlerde de kullanılabilmesine imkân tanıyor. Çiçek gibi küçük objelerin yakından çekiminde periskop lens avantaj sağlıyor: Çekimler hem yakın plan netliğiyle hem de arka planı yumuşak bir şekilde bulanıklaştıran hoş bir bokeh efektiyle sonuçlanıyor.


Portre modu performansı da değinmeye değer. X300, portre çekimlerinde arkayı doğal biçimde bulanıklaştırmada başarılı ve özellikle Zeiss ortaklığının etkisiyle portreler üzerinde özel stil opsiyonları sunuyor. Farklı odak uzaklığı simülasyonları sayesinde, klasik 50mm portre görünümünden 35mm çevre portresine veya 85mm yakın plan portrelerine kadar çeşitli perspektifler yakalanabiliyor. Cilt tonları ve detaylar konusunda yapaylığa kaçmayan, dengeli bir iyileştirme yapılıyor, çekilen yüz fotoğrafları hem keskin hem de estetik açıdan hoş görünüyor. Selfie kamerası da 50MP gibi yüksek bir çözünürlükle aynı özeni ön kamerada devam ettiriyor. X300 ile çekilen selfieler detay seviyesi, dinamik aralık ve renk doğruluğu bakımından yılın en iyileri arasında sayılıyor.
Düşük ışık performansı ise X300’ün beklenenden iyi olduğu bir diğer alan. Telefon, gece modunda uzun pozlamalı çekimlerle gürültüyü bastırıp karanlık sahneleri aydınlatırken, bunu pek çok rakip gibi agresif yapmayıp doğal bir atmosfer bırakmayı başarıyor. Otomatik gece modunda vivo’nun algoritmaları gölgelerde yeterli detayı bırakıp, ışık kaynaklarını patlatmadan dengeleyerek hoş bir kontrast yaratıyor. Tabii ki fiziksel sınırlar gereği en karanlık ortamlarda biraz ayrıntı kaybı veya yumuşama olabiliyor, ancak genel olarak X300 bu segmentte gece çekimlerinde standartları yukarı çeken bir cihaz konumunda bulunuyor.
Video kaydına gelince, vivo X300 4K 60fps ve hatta ana kamerayla 4K 120fps ağır çekim desteği sunarak içerik üreticileri için güçlü seçenekler sağlıyor. Gün ışığında çekilen videolarda özellikle stabilizasyonun olağanüstü görünüyor, yürürken çekim yaptığımızda bile kayıt son derece sarsıntısız. Log video modu desteği de profesyoneller için eklenmiş. Bu sayede 10-bit renk derinliğinde düz bir profil ile çekim yapıp, videoları sonradan renk düzenlemesinden geçirmek mümkün. Dinamik aralık videoda da oldukça iyi, parlak gökyüzü ve gölgeli alanları aynı karede dengelemekte X300 zorlanmıyor. Ses kaydı steryo olarak net bir biçimde alınıyor ve rüzgar gürültüsü engelleme gibi özelliklerle desteklenmiş. X300’ün video tarafındaki belki de tek zayıf noktası, çok düşük ışıkta video kalitesinin fotoğraflar kadar güçlü olmaması. Karanlık sahnelerde video çekerken hafif bir detay kaybı ve gürültü artışı gözlenebiliyor, bu da sektör ortalamalarında aslında beklenen bir durum. Ancak bu eksik, gece fotoğraf modundaki başarısı göz önüne alındığında affedilebilir düzeyde. Gece video ihtiyacı olan kullanıcılar için bir tripod kullanarak X300 Pro’nun belki daha büyük sensör avantajı olabilir, fakat X300 de yazılımsal iyileştirmelerle bu açığı kısmen kapatmaya çalışıyor.
Özel video modlarına değinecek olursak, vivo X300’ün Kamera uygulamasında Portre Video gibi modlar bulunuyor. Bu özellik, arka planı gerçek zamanlı olarak bulanıklaştırıp konuya odaklanan bir portre video deneyimi sunuyor. Ayrıca önceki nesilde 1080p ile sınırlı olan Sahne Modu da artık 4K 60fps destekli, bu mod özellikle konser gibi sahne arkası karanlık, ön tarafta spot ışıklı durumlarda yüz algılama ve sabitleme yaparak konuyu takip ediyor. X300’ün tüm bu video yetenekleri, V1 görüntü sinyali işlemcisinin halefi olan geliştirilmiş algoritmalar sayesinde mümkün oluyor. Sonuçta vivo X300, kamera konusunda kendi sınıfında benzersiz bir başarı yakalamış. Kompakt bir telefonda, hem fotoğraf hem video açısından pro seviyeye yakın bir deneyim sunarak kullanıcı güvenini kazanıyor.
Sonuç
vivo X300, kompakt telefon kategorisinde “ödün vermeyen” bir amiral gemisi deneyimi isteyenler için yılın en önemli alternatiflerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Taşıması kolay bir tasarıma sahip olmasına rağmen, büyük telefonların getirilerini ceplere sığdırmayı başarmış. Tasarım açısından elde üst sınıf bir his bırakan malzemesi, şık ve sade görünümüyle beğeni topluyor. Ergonomisi günümüz dev ekranlı telefonlarında unutulan tek elle kullanım rahatlığını geri getiriyor. Ekran ve ses performansı, boyutunu aşan bir başarı sergileyerek parlak ve canlı görüntüleri, yeterli seviyede stereo sesle buluşturuyor. Performans cephesinde Dimensity 9500 yongası sayesinde günlük işlerde pürüzsüz, oyunlarda yüksek ayarlarda bile takılmayan bir hız sunuyor. Pil ömrü ise kompakt sınıfın alışılmışın dışında güçlü. 6040 mAh kapasite ve 90W şarj ile X300, şarj cihazına bağımlılığı minimuma indiriyor. Yazılım tarafında global pazara merhaba diyen OriginOS 6, arayüz akıcılığı, zengin özelleştirme seçenekleri ve kullanışlı yapay zeka özellikleriyle cihazın donanımını çok iyi tamamlıyor.
En büyük alkışı ise hiç şüphesiz kamera sistemi hak ediyor. vivo X300; ana kamerası, periskop telefoto lensi ve ultra geniş açısıyla fotoğraf kalitesinde gece-gündüz tutarlılık sağlıyor. Kompakt bir telefonda görülmemiş bir zoom yeteneği sunarak uzaktaki detayları bile başarıyla yakalıyor. Portre, makro, düşük ışık; hangi senaryoyu denerseniz deneyin, X300’ün kamerası güven veriyor. Deklanşöre bastığınızda sonucundan emin olabiliyorsunuz. Video çekimlerinde de istikrarlı ve net sonuçlar almak mümkün, yalnızca çok karanlıkta video kalitesinde ufak bir düşüş yaşanabiliyor ki, bu da cihazın az sayıdaki ufak eksi yönlerinden biri. Hoparlör kalitesinin çok yüksek olmaması ve uzun oyun maratonlarında görülen termal kısıtlamalar, X300’ün Pro modele kıyasla hatırlattığı birkaç temel fark olarak sayılabilir. Ancak bunlar, X300’ün genel başarı tablosunda oldukça küçük nüanslar.
Özetlemek gerekirse vivo X300, taşınabilirlik ve performansı aynı bedende birleştirerek 2025 yılının en dikkat çekici kompakt amiral gemisi olmayı başarıyor. Apple ve Samsung gibi devlerin küçük modellerinde kırptığı özellikleri X300’de dolu dolu görmek mümkün. Özellikle kamera konusunda boyundan büyük işler çıkararak rakipsiz bir konuma yerleşiyor. 80.000’in hemen altındaki fiyat etiketi ile üst segmentte yer alsa da, bu telefon büyük ekranlı rakiplerinden geri kalmayan bir deneyimi küçük bir pakette isteyenler için biçilmiş kaftan. Kendi segmentinde “kompakt telefon ile ödün verme” ikilemini ortadan kaldıran vivo X300, hem teknoloji meraklılarını hem de genel tüketicileri fazlasıyla memnun edecek bir denge sunuyor. Portatifliği seviyor, ama performanstan vazgeçmek istemiyorsanız, yılın en güçlü küçük Android telefonu karşınızda diyebiliriz.







































































































































