Christopher Nolan, görsel anlatım konusundaki takıntılı yaklaşımıyla bilinen bir yönetmen. Şimdi de bu yaklaşımını bir adım öteye taşıyor. Yeni filmi The Odyssey, tamamı IMAX filmle çekilecek ilk uzun metraj sinema yapımı olarak kayıtlara geçecek. Bu, sinema teknolojileri açısından yalnızca teknik bir gelişme değil, aynı zamanda önemli bir tercih meselesi.
Bugüne dek bazı sahnelerinde IMAX kullanılan filmler oldu ama tamamının filmle çekilmesi ayrı bir düzey. Nolan’ın bu tercihi, dijitalin egemenliğinde ilerleyen sektöre karşı ciddi bir karşı duruş. Bu teknik, daha önce hiç bu ölçekte kullanılmamıştı. Bu yönüyle de projeyi sadece bir film değil, teknik bir sınama haline getiriyor.
The Odyssey ile Nolan’ın teknik ısrarı kuvvetleniyor
Cannes Film Festivali’nde konuşan IMAX CEO’su Rich Gelfond, bu projeye Nolan’ın bizzat meydan okuyarak dahil olduğunu açıkladı. Nolan, “Eğer teknik sorunları çözerseniz filmi tamamen IMAX filmle çekerim,” diyerek IMAX ekibini motive etmiş. Bunun üzerine şirket, kameraları yeniden tasarlamış ve yeni film tarama yöntemleri geliştirmiş. Kamera sistemleri artık daha hafif ve yaklaşık yüzde 30 daha sessiz çalışıyor.
Nolan’ın bu teknik ısrarı yeni değil. 2008’de The Dark Knight ile başlayan IMAX macerası, her filmde daha ileriye taşındı. Interstellar, Dunkirk ve Tenet gibi yapımlarda da bu formatın etkileri görülmüştü. 2023 yapımı Oppenheimer ise, siyah-beyaz 65mm IMAX film kullanılarak bu çizgiyi başka bir noktaya taşımıştı.
The Odyssey filminde yine Hoyte van Hoytema kameranın başında olacak. Oppenheimer’da elde edilen görsel yoğunluğun aynısı bu projeye de taşınacak. Bu durum, filmin sadece teknik olarak değil, estetik olarak da beklentileri yükseltmesine neden oluyor. Bununla birlikte ekip, yeni geliştirilen sistemleri ilk kez bu projede test edecek.
Yeni kameralar şimdilik yalnızca Nolan’a özel olarak kullanılıyor. Fakat The Odyssey tamamlandıktan sonra diğer yönetmenlerin de bu kameraları kullanabileceği söyleniyor. Bu durum, IMAX teknolojisinin yeniden sinema dünyasında yaygınlaşmasına kapı aralayabilir. Yine de film bazlı çekimin yüksek maliyetleri nedeniyle yaygın kullanım henüz kesin değil.
IMAX formatı, görüntü keskinliği, renk zenginliği ve derinlik açısından hâlâ dijital formatlardan üstün görülüyor. Ne var ki film bazlı çekimin zorlukları, bu tercihleri sınırlı sayıda yönetmenin yapmasına neden oluyor. Nolan ise bu alanda kararlı bir figür olarak öne çıkıyor. Onun çabası, analog sinemanın hâlâ güçlü bir seçenek olduğunu gösteriyor.
The Odyssey, yalnızca teknik açıdan değil, anlatı açısından da merakla beklenen bir yapım. Homeros’un klasik destanı, Nolan’ın zamana ve mekâna dair alışılmadık yaklaşımıyla birleşecek. Bu tür bir uyarlama, klasik bir metni modern sinemanın diline nasıl aktarabileceğimizi yeniden düşündürebilir. Filmin estetik tercihler kadar anlatım diliyle de öne çıkması bekleniyor.