Geçtiğimiz yıl Dünya, son yirmi yılın en güçlü jeomanyetik fırtınalarından birini yaşadı. Görsel açıdan etkileyici aurora görüntüleri Kuzey Amerika’nın alışılmadık bölgelerinde ortaya çıktı. Bu manzara büyüleyici olsa da, enerji altyapısı için ciddi bir risk oluşturdu. Fakat enerji sağlayıcıları bu kez önceden hazırlık yaptığı için büyük kesintiler önlenebildi.
1989’da yaşanan Québec fırtınası, bu tür olayların ne denli yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini kanıtlamıştı. O dönem dokuz saatlik elektrik kesintisi milyonlarca kişiyi doğrudan etkiledi. Bunun yanında iletişim sistemleri de aksadı ve ekonomik zarar ciddi boyutlara ulaştı. Tüm bunların yanında bu olay, erken uyarı sistemlerinin ne kadar kritik olduğunu gözler önüne serdi. Bu nedenle bilim insanları, tahminleri geliştirecek yeni araçlara ihtiyaç duyuyor.
NASA ve IBM’in ortak geliştirdiği Surya modeli tam da bu ihtiyaca cevap veriyor. Sanskritçede “Güneş” anlamına gelen Surya, araştırmacılar tarafından “yapay zekâ teleskobu” olarak tanımlanıyor. Model, NASA’nın 2010’dan bu yana Güneş’i izleyen Solar Dynamics Observatory (SDO) uydusundan alınan görüntülerle eğitildi. Toplam dokuz yıllık yüksek çözünürlüklü veri modeli besledi ve yapay zekânın tahmin kabiliyeti arttı. Bunun yanı sıra Surya, yalnızca patlama olasılıklarını değil, ileride gözlenecek görüntüleri de öngörebiliyor.
Surya güneş fırtınalarını tahmin etmede yeni bir doğruluk seviyesi getiriyor
Surya’nın test sonuçları, önceki sistemlere göre kayda değer bir gelişme sağladığını ortaya koydu. Model, “önümüzdeki 24 saatte güneş patlaması yaşanacak mı?” sorusuna yüzde 16 daha doğru yanıt verdi. Bunun yanında iki saat sonrasının görsel simülasyonlarını üretebilmesi, kısa vadede enerji sağlayıcıları için kritik bir avantaj oluşturuyor. Bu tahminler, enerji şebekelerinin savunma reflekslerini daha güçlü hale getiriyor. Her şeye rağmen araştırmacılar, daha uzun vadeli tahminlerde de başarıyı artırmak için çalışmayı sürdürüyor.
İki saatlik süre, günlük yaşamda kısa gibi görünse de, altyapı yönetimi açısından büyük bir fark yaratıyor. Elektrik şebekelerinin ani darbelerden korunması için bu süre kritik kabul ediliyor. Öte yandan telekomünikasyon ve uydu haberleşmesi de Güneş fırtınalarından doğrudan etkileniyor. Dolayısıyla iki saatlik uyarı, yalnızca enerji şirketlerine değil, çok daha geniş bir ekosisteme fayda sağlayabilir. Tüm bunların yanında bu süre, operasyonel kararların daha güvenli alınmasına imkân tanıyor.
Surya’nın dikkat çekici bir yönü de hafif yapısı. 366 milyon parametreli model, daha küçük donanımlarda da çalıştırılabiliyor. Ne var ki bu durum, performans kaybı yaşanmadan erişilebilirlik sağlıyor. Yani Surya, yalnızca büyük araştırma merkezlerinin değil, daha sınırlı imkânlara sahip kurumların da kullanımına açık hale geliyor. Bunun yanı sıra açık kaynak yapısı sayesinde farklı ekiplerin katkısı da mümkün oluyor.
NASA’nın bilim misyonları içinse farklı bir tablo ortaya çıkıyor. ABD’de 2026 bütçesi hâlâ tartışma konusu ve kesinti ihtimali gündemde. SDO’nun yıllık bütçesinin 14 milyon dolardan 8 milyon dolara düşürülmesi planlanıyor. Bu durumda veri akışı ve bilimsel çalışmalar doğrudan sekteye uğrayabilir. Fakat bu süreçte bilim insanları, mevcut kaynakları verimli kullanarak görevlerini sürdürmeye çalışıyor.
IBM’in araştırmacısı Juan Bernabe-Moreno, Surya’nın NASA’nın katkısı olmadan mümkün olmayacağını açıkça belirtiyor. NASA ekibi, modelin nasıl doğrulanacağını ve nasıl dayanıklı hale getirileceğini en başından yönlendirdi. Bunun yanında bilim insanlarının sürekli geribildirimi, Surya’nın güvenilirliğini artırdı. Açık kaynak yapısı, sadece NASA’nın değil, çok daha geniş bir bilim topluluğunun da bu gelişmeden faydalanmasına olanak tanıyor. Bu yönüyle Surya, uluslararası iş birlikleri için bir temel oluşturabilir.
Tüm bunların yanında Surya’nın katkısı yalnızca akademik düzeyle sınırlı kalmıyor. Enerji altyapılarının güvenliği, telekomünikasyonun sürekliliği ve hatta havacılık sistemlerinin korunması bu modelle daha güçlü hale gelebilir. Güneş aktivitelerini önceden tahmin edebilmek, toplumların teknolojiye bağımlı yaşamında kritik bir güvenlik kalkanı oluşturuyor. Her şeye rağmen bu tür sistemlerin sürekli geliştirilmesi, gelecek için en önemli adımlardan biri olarak öne çıkıyor.