2017 yılında kurulan Cameo, kullanıcıların sevdikleri ünlülerden kişiye özel videolar sipariş edebildiği bir platform olarak kısa sürede popüler hale geldi. Bu sistem, doğrudan hayran ve ünlü arasındaki iletişimi kolaylaştırıyor. Öte yandan, platformun adı yıllar içinde markalaştı ve özgün bir dijital kimlik kazandı. Hal böyle olunca, bu ismin farklı bir teknoloji şirketi tarafından farklı bir bağlamda kullanılmasına karşı ciddi bir tepki gösterildi. OpenAI, eylül ayının sonunda tanıttığı “Sora” isimli yeni platformunda bir özelliğe “cameo” adını vermişti.
Bu özellik kullanıcıların kendi dijital suretlerini ya da başkalarının avatarlarını videolara eklemesine imkân veriyor. Bu özellik sayesinde yapay zekâ ile oluşturulmuş gerçekçi sahneler yaratılabiliyor. Her şeye rağmen, bu isim tercihinin kullanıcılar nezdinde kafa karışıklığına neden olduğu belirtiliyor. Çünkü dijital suretler üzerinden yapılan bu videolar, doğrudan Cameo platformunun sunduğu gerçek ünlü videolarıyla karıştırılabiliyor. Böyle bir durumun hem ticari hem de itibari zarar doğurabileceği savunuluyor.
OpenAI bilinçli tercihle marka algısını zedelemekle suçlanıyor
Cameo, Kaliforniya’daki federal mahkemeye sunduğu dilekçede OpenAI’a karşı marka ihlali davası açtı. Şirkete göre, “cameo” isminin seçilmesi bilinçli bir tercih olarak değerlendirilmeli. Çünkü bu terim, kullanıcıların zihninde doğrudan kendileriyle ilişkilendiriliyor. Buna rağmen OpenAI, aynı kelimeyi farklı bir içerik için kullanarak bu algının bulanıklaşmasına neden oldu. Özellikle deepfake içeriklerin bu isim altında sunulması, markanın güvenilirliğine zarar veriyor. Tüm bu gelişmeler, ticari itibar açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Cameo CEO’su Steven Galanis, dava sürecine dair açıklamasında karşılıklı çözüme açık olduklarını fakat OpenAI’ın geri adım atmadığını ifade etti. Bu noktada Galanis, hem hayranları hem de içerik üreticilerini korumak adına yasal adım atmak zorunda kaldıklarını dile getirdi. Şirketin amacı yalnızca ismin korunması değil, aynı zamanda markanın yıllar içinde oluşturduğu güven ortamının devam ettirilmesi. Tüm bunların yanında, cameo kelimesinin dijital içerik üretiminde ne şekilde kullanılabileceği de tartışmaya açık hale geldi. Çünkü Sora’daki kullanım biçimi, gerçeklik algısını yapay içeriklerle iç içe geçiriyor. Bu durum, hem etik hem de hukuki açıdan çeşitli riskler taşıyor.
Dava dilekçesinde yalnızca tazminat talep edilmediği, aynı zamanda OpenAI’ın “cameo” veya “cameos” isimlerini kullanımının durdurulmasının da istendiği görüldü. Cameo, bu terimlerin kendileriyle özdeşleştiğini ve alternatif bir teknoloji ürünüyle bağdaştırılmasının kabul edilemeyeceğini vurguluyor. Buna ek olarak, Sora’nın piyasaya sunulmasının ardından bazı üçüncü taraf internet sitelerinde bu özellikle ilgili içeriklerin hızla yayılması dikkat çekiyor. Bu durum, cameo markasının çevrimiçi alandaki görünürlüğünü bulanıklaştırabilir. Çünkü arama sonuçlarında artık iki farklı “cameo” profili yer alıyor. Bu da kullanıcıların hangi içerik orijinal, hangisi yapay diye ayırt etmesini güçleştiriyor.
OpenAI cephesi ise iddiaları farklı değerlendiriyor. Şirket sözcüsü Oscar Haines, cameo kelimesinin özel mülkiyet kapsamında olmadığını ve genel kullanımda olan bir terim olduğunu savunuyor. Onlara göre bu kelimenin tek bir şirkete ait olduğunu düşünmek gerçekçi değil. Ancak Cameo’nun argümanı sadece kelimenin sahipliğiyle ilgili değil; bu ismin yaratmakta olduğu algı üzerinden ilerliyor. Kullanıcılar, Sora’daki deepfake içerikleri orijinal Cameo videolarıyla karıştırmaya başladığında, mesele sadece ticari değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun hâline geliyor. Bu ayrımın bulanıklaşması, uzun vadede daha büyük sorunlara yol açabilir.








