Netflix, üretken yapay zekâ teknolojisine yönelik yaklaşımını artık daha net ve doğrudan biçimde ortaya koyuyor. 2025’in üçüncü çeyrek mali sonuçlarının açıklandığı gün, yatırımcılara gönderilen mektupta bu teknolojiye dair planlara da yer verildi. Şirket, yapay zekâyı içerik üretiminin merkezine değil, yaratıcı süreci destekleyen bir yardımcı olarak konumlandırıyor. Bu yaklaşım, geleneksel anlatım biçimlerine zarar vermeden teknolojik katkı sağlamayı amaçlıyor.
Netflix CEO’su Ted Sarandos’un toplantı sırasında yaptığı açıklamalar, şirketin üretken yapay zekâ konusundaki pozisyonunu özetliyor. Sarandos’a göre, iyi bir anlatının temelinde hâlâ insan faktörü yer alıyor ve yapay zekâ bu özelliği doğrudan değiştirmiyor. Ancak buna rağmen, yaratıcı kişilerin bu yeni araçlarla daha hızlı ve çeşitli biçimlerde üretim yapmasının önü açılmış oluyor. Tüm bunlara ek olarak, teknolojik araçların kullanımında dikkatli davranılması gerektiği vurgulanıyor. Zira yapay zekâ, her kullanıcısını otomatik olarak usta bir hikâye anlatıcısına dönüştürmüyor. Bu nedenle Netflix, bu teknolojiyi işlevsel ama sınırlı bir çerçevede değerlendiriyor.
Netflix, üretken yapay zekâyı set planlamasından özel efektlere kadar genişletiyor
2025 yılı içinde, Netflix ilk kez Arjantin yapımı The Eternaut dizisinde üretken yapay zekâyı sahne düzenlemesinde kullandı. Özellikle yıkılan bir binanın görselleştirilmesinde bu teknoloji tercih edildi. Devamında, Happy Gilmore 2 adlı yapımın açılış sahnesinde karakterlerin gençleştirilmesi işlemleri yine bu araçlarla sağlandı. Bunun yanında, Billionaires’ Bunker adlı projede yapay zekâ, prodüksiyon öncesi süreçte kıyafet ve set tasarımı görselleştirmelerinde rol aldı. Bu örnekler, şirketin yapay zekâyı yalnızca post-prodüksiyon değil, aynı zamanda planlama süreçlerine de dahil ettiğini gösteriyor. Ne var ki tüm bu uygulamalar, sektör içinde tartışmaların da fitilini ateşliyor.
Yaratıcı iş gücünü temsil eden kesimlerin bir bölümü, üretken yapay zekânın eğitiminde kullanılan verilerin çoğu zaman izinsiz biçimde derlendiğini dile getiriyor. Bu durum, sanatçıların ve teknik ekiplerin mesleki güvenliğini tehdit altında hissetmesine yol açıyor. Buna karşılık Netflix, bu eleştirileri doğrudan reddetmek yerine, yapay zekâyı aktörlerin ya da yazarların yerini alacak bir araç olarak görmediklerini belirtiyor. Şirket, özellikle yapay zekânın sahne arkası işlerde kullanılmasına ağırlık veriyor. Böylece hem hız hem maliyet açısından daha kontrollü bir üretim yapılabiliyor. Yine de bu yaklaşım, iş gücünde daralma yaşanabileceğine dair kaygıları ortadan kaldırmıyor.
Geçtiğimiz haftalarda OpenAI’ın tanıttığı Sora 2 video üretim modeli, Hollywood’da yapay zekâ tartışmalarını daha da derinleştirdi. Söz konusu model, belirli oyuncuların veya tarihî kişiliklerin görüntülerini güvenlik sınırları olmadan üretmeye imkân tanıyor. Bu gelişme, özellikle Bryan Cranston gibi oyuncuların tepkisini çekti. Oyuncular sendikası SAG-AFTRA da bu konuda daha sıkı düzenlemelerin yapılmasını talep ediyor. Netflix ise bu gelişmeleri not ederek içerik üretiminde etik sınırların korunmasından yana tavır alıyor. Fakat dijital kopyaların yaratılması konusundaki belirsizlikler hâlâ çözülmüş değil.
Netflix CEO’su Sarandos’a Sora teknolojisinin şirket üzerindeki potansiyel etkisi sorulduğunda, cevap temkinliydi. İçerik üreticilerinin bu tür araçlardan etkilenebileceğini kabul etti. Ancak Netflix’in temel kaygısının hâlâ hikâyenin kalitesi ve izleyiciyle kurulan bağ olduğunu vurguladı. Yani şirket, teknolojiyi insan merkezli anlatının yerine koyma niyetinde değil. Bu yaklaşım, sektörde daha kapsayıcı bir tartışma zemini oluşturabilir. Bununla birlikte, üretken yapay zekânın gelişimi sürdükçe sınırların daha da belirginleşmesi gerekecek gibi görünüyor.
Netflix’in gelirlerinde yaşanan artış, teknolojik yeniliklerin ilk sonuçlarını da ortaya koyuyor. Şirket, 2025’in üçüncü çeyreğinde yüzde 17’lik gelir artışı elde etti ve toplamda 11.5 milyar dolarlık bir gelir açıkladı. Fakat bu rakam, daha önce yapılan finansal tahminlerin gerisinde kaldı. Bu durum, gelirdeki artışın henüz beklentileri karşılamadığını gösteriyor. Buna rağmen, içerik üretiminde sağlanan verimlilik uzun vadeli etkiler doğurabilir. Netflix’in üretken yapay zekâyı nasıl ve ne ölçüde kullanacağı, bu dengenin oluşmasında belirleyici olacak.