NASA’nın yürüttüğü ikinci ertelenmiş istifa programı 25 Temmuz’da tamamlandı ve toplamda yaklaşık 3 bin çalışan, ajansla yollarını ayırmak için başvuruda bulundu. Bu rakam, ilk turdaki 870 kişilik istifa dalgasıyla birlikte toplamda 4 bine yaklaşan bir tabloyu ortaya koyuyor.Toplam NASA çalışan sayısının yüzde 20’sine denk gelen bu ayrılıklar, kurumun iç yapısında derin bir sarsıntıya yol açabilir. Bu gelişme, Bloomberg’e yapılan resmi açıklamayla doğrulandı.
İlk olarak ocak ayında başlatılan bu istifa programı, çalışanlara istifa etmeleri halinde maaş ve bazı sosyal haklarını belirli bir süre boyunca almaya devam etme imkânı sunuyordu. Federal hükümetin kamu çalışanlarında küçülmeye gitme yönündeki girişimlerinin bir sonucu olarak şekillenen uygulama, NASA gibi teknik uzmanlığa dayalı kurumları ciddi biçimde etkiliyor. Bu süreçte NASA, özellikle deneyimli ve kıdemli personel kaybı açısından riskli bir döneme girdi. Üstelik yönetimsel belirsizlikler de bu süreci daha karmaşık hale getiriyor.
NASA deneyim kaybı nedeniyle sıkıntı yaşıyor
Temmuz ayı içerisinde yalnızca üst düzey 2 bin NASA çalışanının görevden ayrılmayı kabul ettiği bildirildi. Bu bilgi, Politico tarafından gündeme getirildi ve kamuoyunda NASA’nın geleceği hakkında çeşitli tartışmalara yol açtı. İstifa edenler arasında uzun yıllardır kurumda görev yapan mühendisler, bilim insanları ve proje yöneticileri bulunuyor. Bu durum, yalnızca nicel değil, nitel anlamda da büyük bir boşluk yaratabilir.
Buna ek olarak, kurumun karşı karşıya olduğu bir diğer temel mesele de bütçe kesintileri. Özellikle bilimsel araştırma projeleri ve insanlı uzay görevleri için ayrılan kaynaklarda kısıntıya gidilmesi planlanıyor. Bu kısıtlamaların hayata geçmesi halinde, NASA’nın yürütmekte olduğu birçok misyonun ya askıya alınması ya da tamamen durdurulması gündeme gelebilir. Çalışanların bu duruma tepki olarak istifa programına yöneldiği düşünülüyor.
21 Temmuz’da kamuoyuyla paylaşılan açık mektupta, mevcut ve eski NASA çalışanları, geçici başkan Sean Duffy’ye açıkça seslendi. Mektupta, bütçede öngörülen kesintilerin kamu kaynaklarını boşa harcayacağı, insan güvenliğini riske atacağı ve NASA’nın temel misyonunu zayıflatacağı uyarısı yapıldı. Bu çağrı, çalışanlar nezdinde mevcut yönetime duyulan güvensizliğin göstergesi olarak yorumlandı. Tüm bu açıklamalar, NASA içerisinde gerginliğin her geçen gün arttığını ortaya koyuyor.
Her ne kadar istifa edenlere kısa vadede maddi destek sunulsa da, uzun vadede bu programın NASA’ya maliyetinin oldukça yüksek olacağı öngörülüyor. Özellikle Ay ve Mars odaklı uzay görevleri, bu personel eksikliğiyle sürdürülebilirliğini kaybedebilir. Kurumun sahip olduğu uzman bilgi birikiminin dağılması, projelerin hem takvimini hem de güvenliğini doğrudan etkileyebilir. Bu durum, ABD’nin uzaydaki liderliğini de tartışmalı hale getirebilir.
Tüm bunların yanında, yaşanan bu kriz yalnızca personel eksikliğiyle sınırlı değil; aynı zamanda kurumsal motivasyon ve bilimsel üretkenlik açısından da tehlike çanlarını çaldırıyor. NASA içindeki birçok birimde proje teslim sürelerinin uzadığı, yeni fikirlerin ertelendiği ve bazı araştırmaların tamamen durma noktasına geldiği bildiriliyor. Kurumun yeniden toparlanması için ciddi bir yönetsel yeniden yapılanma gerektiği açık. Bu ise, kısa vadede kolaylıkla gerçekleştirilebilecek bir süreç gibi görünmüyor.
NASA’nın içinden geçtiği bu türbülanslı süreç, küresel uzay araştırmaları camiasında da yakından izleniyor. Ajansın gelecekteki bilimsel projeleri, yalnızca ABD içinde değil, uluslararası ortaklıkları açısından da ciddi etkiler doğurabilir. Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Japonya Uzay Araştırma Ajansı (JAXA) ve diğer kurumlarla yapılan ortak çalışmalar, bu krizden dolaylı olarak etkilenebilir. Ortaya çıkan bu dengesizlik, küresel uzay programlarında da yeni arayışları gündeme getirebilir.