Microsoft, pandemi sonrası dönemde çalışma düzenini yeniden tasarlamaya hazırlanıyor. Şirket, belirli çalışanlarına 2026 yılı itibarıyla haftada en az üç gün ofisten çalışma zorunluluğu getirecek. Bu karar, teknoloji devinin hibrit düzen konusundaki yaklaşımını net biçimde ortaya koyuyor. Düzenleme tüm çalışanları aynı ölçüde etkilemeyecek ve kademeli olarak hayata geçirilecek.
İlk etapta Puget Sound bölgesindeki çalışanlar bu yeni sisteme dahil edilecek. Burada yaşayan ve ofise 80 kilometre mesafede olan çalışanların Şubat 2026’ya kadar haftada üç gün ofiste olmaları gerekecek. Daha sonra uygulama ABD’deki diğer ofislere taşınacak ve ardından dünya genelindeki merkezlere yayılacak. Bu geçiş, Microsoft’un küresel hibrit modelini yeniden kurguladığını gösteriyor. Bunun yanı sıra şirket, çalışanların uyum sağlaması için geçiş sürecini kademeli tutmayı tercih ediyor.
Microsoft ekiplerin birlikte çalışırken daha verimli olduğunu savunuyor
İnsan Kaynakları Başkanı Kathleen Hogan Coleman, yüz yüze çalışmanın avantajlarını öne çıkarıyor. Ona göre ekipler aynı ortamda olduklarında daha enerjik, daha yaratıcı ve daha verimli olabiliyor. Coleman, özellikle yapay zekâ geliştirme süreçlerinde bu enerjinin kritik olduğunu düşünüyor. Bu açıklamalar, şirketin neden ofise dönüş konusunda ısrarcı olduğunu ortaya koyuyor. Bunun yanında Coleman, kararın işten çıkarmalarla ilgili olmadığını özellikle vurguluyor.
Çalışanlar arasında ise bu adımın farklı yorumlara neden olduğu görülüyor. Bazı Microsoft çalışanları, bu düzenlemeyi dolaylı bir işten çıkarma yöntemi olarak görüyor. Onlara göre, uzaktan çalışma alışkanlığını bırakmak istemeyen birçok kişi şirketten ayrılmak zorunda kalabilir. Bu ihtimal, gönüllü işten ayrılmaları artırma riski taşıyor. Ne var ki Microsoft, bu iddiaları resmi olarak reddediyor ve kararın yalnızca verimlilik odaklı olduğunu savunuyor.
Bu yıl içinde Microsoft’un 15 bin kişilik iş gücünü azaltması çalışanların tepkisini çekmişti. Bu kesintilerin, yapay zekâ altyapısına ayrılan 80 milyar dolarlık bütçeyi desteklemek için yapıldığı iddia edilmişti. Her şeye rağmen şirketin finansal büyümesi devam etti ve mali sonuçları güçlü kaldı. Bu durum, şirketin kısa vadede finansal başarıya ulaşmasına rağmen çalışan memnuniyetinde sorunlar yaşadığını gösteriyor. Öte yandan iş gücü politikaları ile finansal hedefler arasındaki çelişki giderek belirginleşiyor.
Yeni düzenlemede belirli koşullar altında istisnalar tanınacak. Örneğin ulaşımı olağan dışı uzun ya da karmaşık olan çalışanlar muafiyet başvurusunda bulunabilecek. Aynı şekilde, ofisinde ekip arkadaşı, müşteri veya paydaş bulunmayan çalışanlar da bu kapsama girecek. Bu başvurular için son tarih 19 Eylül 2025 olarak belirlendi. Bunun yanı sıra şirket, istisna sürecinin şeffaf ilerleyeceğini ifade ediyor.
Buna ek olarak bazı roller baştan itibaren zorunluluktan muaf tutulacak. Hesap yöneticileri, saha pazarlamacıları ve danışmanlar bu grupta yer alıyor. Bu rollerin doğrudan müşteriyle ilişki kurması nedeniyle ofiste sabit bulunmalarının gerekli olmadığı belirtiliyor. Microsoft, bu pozisyonların doğası gereği saha esnekliğine ihtiyaç duyduğunu savunuyor. Böylece farklı iş kolları için esneklik korunmuş oluyor.
Microsoft’un finansal gücü bu süreçte dikkat çekici olmaya devam ediyor. Şirket, 2024 yılında piyasa değerini 4 trilyon doların üzerine taşıyarak sektörde eşine az rastlanır bir noktaya ulaştı. Buna rağmen CEO Satya Nadella’nın yıllık 79,1 milyon dolarlık kazancı ciddi eleştiriler aldı. Tüm bunların yanında işten çıkarılan on binlerce çalışanın yarattığı moral kaybı da hâlâ gündemdeki yerini koruyor. Bu tablo, şirketin yönetim tercihleriyle çalışanların beklentileri arasında büyük bir uçurum bulunduğunu gösteriyor.
Bunun yanı sıra, Microsoft Teams gibi çevrim içi araçların rolü devam ediyor. Coleman, Teams’in pandemi döneminde çalışanlar için hayati bir platform olduğunu hatırlatıyor. Yine de şirketin yaklaşımı, tamamen uzaktan çalışma yerine hibrit düzeni merkeze almayı öne çıkarıyor. Teams artık tek başına bir çalışma modeli değil, hibrit yapının destekleyici aracı olarak konumlanıyor. Bu da dijital araçların önemini korurken kullanım biçimlerinin farklılaştığını ortaya koyuyor.