Meta, akıllı gözlük kullanıcılarının günlük kullanımda daha doğal ve rahat etkileşim kurmalarını sağlayacak bir yazılım güncellemesini devreye aldı. Yeni özellik, özellikle kalabalık ortamlarda sesli komut vermekten rahatsız olanları hedef alıyor. 19.2 numaralı bu güncellemeyle birlikte “hey Meta” komutunu kullanmadan da mesaj gönderme ya da arama yapma imkânı sunuluyor. Böylece gözlük deneyimi yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda sosyal açıdan da daha uyumlu hale geliyor.
Bu güncellemeyle birlikte tanıtılan “hızlı erişim” özelliği, gözlüklerin sağ kenarındaki dokunmatik panele entegre edilmiş durumda. Kullanıcı, bu panele birkaç saniye basılı tutarak belirlediği kişiye arama yapabiliyor ya da mesaj gönderebiliyor. Bununla birlikte, hangi kişiyle hangi uygulama üzerinden iletişime geçileceği önceden seçilebiliyor. WhatsApp, Instagram, Messenger ya da telefonun yerel mesajlaşma uygulamaları bu seçenekler arasında yer alıyor. Tüm bunlara ek olarak, aynı kısa yol üzerinden gözlükle çekilen fotoğraflar ya da videolar da doğrudan gönderilebiliyor. Bu da cihazın sadece bir görsel araç olmadığını, aynı zamanda bir iletişim terminali hâline geldiğini gösteriyor.
Meta gözlüklerle sessizce etkileşim kurulabiliyor
Yeni sistemin sunduğu kolaylık, özellikle dış mekanlarda veya toplu alanlarda öne çıkıyor. Kalabalıkta yüksek sesle “hey Meta” demek yerine, sessiz bir dokunuşla işlem yapmak kullanıcı açısından çok daha rahat bir deneyim sunuyor. Bunun yanı sıra, gözlüğü aktif biçimde kullanmak isteyenler için hızlı erişim özelliği zaman kazandırıyor. Meta, bu sayede cihazı daha fazla kişinin gündelik alışkanlıklarına uyumlu hale getirmeye çalışıyor. Kısa komutlar, kullanıcıyı sesli komut sistemine bağlı kalmaktan çıkarıyor. Böylelikle gözlük, teknolojik bir aksesuar olmanın ötesinde, iletişimde aktif bir araç haline geliyor.
Meta’nın kısa süre önce düzenlediği Connect etkinliğinde, üçüncü taraf uygulamalara yönelik bazı önemli gelişmeler de duyurulmuştu. Bu gelişmeler arasında geliştiricilerin kendi uyandırma kelimelerini tanımlayabilecekleri bir sistem de bulunuyor. Ne var ki, bu tür özelleştirmelerin genel kullanıcıya ne zaman sunulacağı henüz netleşmiş değil. Buna rağmen, Meta’nın farklı senaryoları desteklemesi, cihazın esnekliğini artırabilir. Diğer yandan, kullanıcıların alışkanlıkları bu tür teknolojilerin yaygınlaşmasında belirleyici rol oynamaya devam ediyor. Yazılım güncellemeleri bu dengeyi koruyarak cihazı hem teknik hem pratik açıdan geliştiriyor.
Gözlüğün sunduğu kısa yol fonksiyonu, iletişim kurmayı yalnızca daha sessiz değil, aynı zamanda daha hızlı hale de getiriyor. Kullanıcı, belirlediği kişiyle iletişime geçmek için artık farklı menülerle uğraşmak zorunda kalmıyor. Gözlük üzerinden yapılan bu doğrudan bağlantı, cihazın daha işlevsel bir yapıya kavuşmasını sağlıyor. Tüm bunların yanında, gözlükle çekilen içeriklerin tek dokunuşla paylaşılması, sosyal medya kullanımını da doğrudan etkiliyor. Anında çekim, anında paylaşım döngüsü, içerik üreticileri açısından da cazip hale geliyor. Böylece cihaz, sadece pasif bir donanım değil, aktif bir dijital platform olarak konumlanıyor.
Güncellemeyle birlikte, Meta’nın sesli komut sistemine olan bağımlılığı azaltma çabası da daha görünür hale geliyor. Ancak sesli komut tamamen ortadan kaldırılmış değil. Bu nedenle “hey Meta” demek hâlâ bazı işlemler için gerekli olabiliyor. Fakat kısa erişim özelliği, kullanıcıya alternatif bir yol sunarak bu bağımlılığı önemli ölçüde azaltıyor. Bu yaklaşım, özellikle teknolojiyi daha kontrollü ve gizlilik odaklı kullanmak isteyenleri memnun edebilir. Aynı zamanda, cihazın genel kullanıcı profiline daha iyi uyum sağlamasını kolaylaştırıyor.
Her şeye rağmen, gözlüklerin pratik kullanımı hâlâ belirli sınırlara tabi. Dokunmatik alanın işlevselliği, yazılımın yanıt hızı ve uygulamalar arası geçiş gibi teknik detaylar hâlâ önemini koruyor. Fakat Meta’nın bu sınırlara rağmen cihazı daha ulaşılabilir hale getirme çabası dikkat çekiyor. Kullanıcılar açısından önemli olan, cihazın günlük hayatta ne kadar kolay adapte edilebildiği. Gözlüğün işlevselliği arttıkça, kişisel teknolojiyle olan etkileşim de daha yoğun hale geliyor. Bu da zamanla kullanıcı bağlılığını artırabilecek unsurlar arasında gösteriliyor.







