Londra’da toplu taşıma araçlarında ses kirliliğine neden olan yolcular için yeni bir adım atıldı. Londra Ulaşım İdaresi (TfL), toplu taşımada yüksek sesle müzik dinleyen ve video izleyen kişilere yönelik bir kampanya başlattı. “Headphones On” isimli kampanyayla birlikte, yolculara kulaklık kullanmaları hatırlatılıyor. Yolculuk sırasında çevresindekileri rahatsız eden davranışlara dikkat çekiliyor. Kampanya, şehir genelinde giderek artan bir şikâyetin sonucunda devreye alındı.
Elizabeth Hattı’nda başlatılan kampanyanın ekim ayı itibarıyla otobüsler, tramvaylar, tren ve metro hatlarına da yayılması bekleniyor. Bu genişletme, kampanyanın kapsayıcılığını artırırken ulaşım ağı genelindeki yolcu davranışlarını da doğrudan etkilemeyi amaçlıyor. Londra’nın yoğun saatlerdeki kalabalığı dikkate alındığında, bu tür kampanyaların zamanlaması da dikkat çekici hale geliyor. Her ne kadar internet altyapısındaki iyileştirmeler yolculuk sırasında içerik tüketimini kolaylaştırsa da, bu kolaylık beraberinde yeni sorunları da getiriyor. TfL bu noktada, teknolojik gelişimle birlikte toplumsal nezaketin aynı hızda gelişmesi gerektiğini vurguluyor.
Londra daha önce de benzer bir kampanyaya ev sahipliği yapmıştı
TfL tarafından yapılan bir araştırma, kampanyanın dayandığı verileri gözler önüne seriyor. 1.000 yolcu ile yapılan ankete göre katılımcıların yüzde 70’i, yüksek sesli müzik ve telefon görüşmelerinin seyahat konforlarını olumsuz etkilediğini belirtiyor. Bu oran, ses kirliliğinin şehir genelinde ne kadar hissedildiğini gösteriyor. Özellikle metro hatlarında kulaklık takmadan içerik izleyen kişilerin çevreye olan etkisi fazlasıyla fark ediliyor. Yolculuk boyunca sessizliğe önem veren binlerce kişi için bu tarz davranışlar tahammül sınırlarını zorluyor. TfL de bu sonuçları göz önüne alarak, sessiz bir yolculuk kültürünü destekleyecek şekilde kampanyayı şekillendiriyor.
Seb Dance’in açıklamaları da kampanyanın önemini pekiştiriyor. Londra Ulaştırma Başkan Yardımcısı, çoğu yolcunun kulaklıkla seyahat ettiğini, ancak küçük bir grubun bu alışkanlığı göz ardı ettiğini ifade ediyor. Bu küçük grup, yalnızca yüksek sesle içerik tüketmekle kalmıyor; aynı zamanda diğer yolcuların kişisel alanına da müdahale ediyor. Bu durum, toplu taşıma araçlarında saygı sınırlarının daha sık ihlal edilmesine yol açıyor. Seb Dance’e göre kampanyanın amacı yalnızca uyarmak değil, toplumsal farkındalığı da artırmak. Sessizlik, sadece bireysel bir tercih değil; ortak yaşam alanlarında bir gereklilik olarak görülüyor.
Bu noktada, kampanyanın dili ve yöntemi de dikkat çekici bir sadelik taşıyor. Afişlerde yer alan “Lütfen yüksek sesle müzik dinlemeyin ya da telefonla konuşmayın” mesajı, doğrudan ve net bir anlatım içeriyor. Yolculara ne yapmaları gerektiği kadar, neden yapmaları gerektiği de hatırlatılıyor. Fakat bu uyarılar bir tehdit ya da cezalandırma içermiyor. TfL’nin yaklaşımı, bilinçli yolcu davranışlarını teşvik etme yönünde şekilleniyor. Bu yaklaşım, şehirdeki toplu taşıma alışkanlıklarını uzun vadede değiştirme potansiyeli taşıyor.
“Headphones On” kampanyası, aslında 2017 yılında başlatılan “#TravelKind” girişiminin devamı niteliğinde değerlendirilebilir. Önceki kampanya, yolculukların daha sorunsuz ve saygılı geçmesi için genel davranış ilkeleri belirliyordu. Bu kez ise odak daha net: Sessizlik. Yüksek sesin sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda kamusal alanda sorun haline geldiği vurgulanıyor. TfL bu kampanyayla, ses düzeyinin toplumsal bir konu haline geldiğine dikkat çekiyor.
İnternetin metro hatlarına yayılmasıyla birlikte içerik izlemek daha yaygın hale geldi. Ne var ki, bu yeni alışkanlıklar yeni davranış kurallarını da zorunlu kılıyor. Kulaklık takmadan video izlemek ya da telefonla konuşmak, artık yalnızca kişisel bir rahatlık meselesi değil. Diğer yolcuların konforu göz önüne alındığında, bu tür davranışlar kamusal alanlarda kabul görmüyor. TfL de bu çizgiyi netleştirerek yolcuların farkındalığını artırmayı hedefliyor.