Teknoloji

İngiltere Apple’ın kullanıcı verilerine erişim talebinden vazgeçti

apple abd ingiltere

İngiltere, Apple’dan kullanıcı verilerine erişim için “arka kapı” oluşturma talebini geri çekti. Bu gelişme, teknoloji dünyasında uzun süredir devam eden gizlilik ve güvenlik tartışmalarının merkezinde yer aldı. ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard’ın açıklamalarıyla gündeme taşınan karar, her iki ülke arasındaki diplomatik temasların bir sonucu olarak değerlendirildi.

Gabbard, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, Başkan Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J. D. Vance ile birlikte sürecin yakından takip edildiğini belirtti. Ona göre, İngiltere’nin geri adımı özellikle Amerikan vatandaşlarının kişisel verilerinin korunması açısından büyük bir rahatlama sağladı. Tüm bunların yanında, sivil özgürlükler üzerindeki baskı ihtimalinin azalması da dikkat çekti.

İngiltere hükümeti Apple’dan arka kapı talep ederek tartışma başlattı

İngiltere’nin Apple’dan arka kapı istemesi, 2016’da yürürlüğe giren Soruşturma Yetkileri Yasası’ndaki değişikliklere dayanıyordu. Bu yasa, teknoloji şirketlerinin belirli koşullarda kullanıcı verilerini kolluk kuvvetlerine iletmesine imkan tanıyor. Ne var ki, şubat ayında basına yansıyan gizli emir, Apple’ın iCloud hizmetlerinde ciddi bir değişikliğe gitmesine neden oldu.

Apple, iCloud’un Gelişmiş Veri Koruma (ADP) özelliğini İngiltere’de geçici olarak devre dışı bıraktı. ADP, uçtan uca şifreleme sayesinde kullanıcıların verilerinin yalnızca kendi cihazları üzerinden erişilebilir olmasını sağlıyor. Buna rağmen, yetkililerin verilere doğrudan erişimini mümkün kılacak bir sistemin kurulması Apple’ın prensiplerine ters düştü.

Şirket, bugüne kadar hiçbir ürününde arka kapı ya da genel anahtar oluşturmadığını her fırsatta vurguladı. Bunun yanı sıra, kullanıcı güvenliği ve mahremiyetinin Apple’ın temel önceliği olduğu ifade edildi. Bu tutum, Apple’ın yalnızca İngiltere’de değil, dünyanın birçok ülkesinde benzer baskılar karşısında takındığı bir yaklaşım olarak öne çıkıyor.

ABD’deki siyasetçiler de bu süreçte devreye girdi. İki partiden kongre üyeleri, Gabbard’a çağrıda bulunarak İngiltere’nin kararının Amerikan vatandaşlarını etkilemesine izin verilmemesi gerektiğini dile getirdi. Onlara göre, söz konusu talep siyasi yöntemlerle yapılan bir siber saldırı niteliği taşıyordu.

Apple ise hukuki yolları tercih etti. Şirket, İngiltere’de kamu otoritelerinin bireylerle ilgili uygulamalarını denetleyen Investigatory Powers Tribunal adlı kuruma resmi şikayet sundu. Bu başvuru, gizli emrin iptali için atılmış en somut adım olarak kayda geçti.

İngiltere’nin geri adımı, sadece Apple için değil, genel olarak teknoloji sektöründe önemli bir yansıma buldu. Özellikle uçtan uca şifreleme sistemleri, devletlerin güvenlik kaygılarıyla kullanıcı gizliliği arasındaki dengeyi sürekli gündeme getiriyor. Buna ek olarak, WhatsApp ve Signal gibi popüler mesajlaşma uygulamalarının da benzer baskılarla karşılaştığı biliniyor.

Her şeye rağmen, bu kararın Avrupa’da veri güvenliği politikaları üzerindeki etkisi şimdiden hissedilmeye başladı. Düzenleyici kurumlar, dijital gözetim konusunu yeniden masaya yatırırken, şirketlerin kullanıcı gizliliğini koruma çabaları daha fazla önem kazanıyor. Öte yandan, Apple’ın resmi bir açıklama yapmamış olması, şirketin süreci dikkatle takip ettiğini gösteriyor.