Honda, bu yıl Japonya’nın başkentinde düzenlenen Japan Mobility Show’da geleceğin elektrikli araçlarına dair vizyonunu ortaya koydu. Üç yeni modelle sahneye çıkan marka, teknolojik gelişimini sergilerken aynı anda stratejik bir sessizliğe de büründü. Şirketin CEO’su Toshihiro Mibe, Tokyo’daki tanıtımda yaptığı açıklamalarda ABD pazarına ilişkin planların yavaşlatıldığını söyledi. Bu karar, markanın global elektrikli dönüşüm sürecine farklı bir yön kazandırıyor. Tüm bu gelişmeler, Honda’nın geleceğe temkinli bir şekilde ilerlemeyi seçtiğini gösteriyor.
Honda yönetimi, ABD’deki politik atmosferin elektrikli araçların yaygınlaşmasını zorlaştırdığını düşünüyor. Mibe, özellikle Trump döneminde şekillenen enerji politikalarının etkisinin hâlen sürdüğünü vurguladı. Bu nedenle Honda, düşük maliyetli elektrikli modellerin ABD pazarı için planlanan takvimini geri çekti. Bunun yanında şirket, 2030 sonrasına kadar daha dengeli bir ürün yelpazesi oluşturmayı hedefliyor. Her şeye rağmen Mibe, elektrikli dönüşümün kaçınılmaz olduğunu fakat zamanlamanın daha dikkatli yapılması gerektiğini ifade etti.
Honda küçük elektrikli araçlarını ABD pazarı dışında tutuyor
Tokyo’daki fuarda en çok ilgi çeken model, 0 Series α adlı yeni nesil kompakt SUV oldu. Bu araç, daha önce CES 2025’te tanıtılan 0 Saloon ve 0 SUV konseptlerinin ardından seriye katıldı. Dış tasarımında aerodinamik çizgiler öne çıkarken, boyut olarak SUV modelinden belirgin biçimde küçük yapıda. Fakat bu küçüklük, modelin daha uygun fiyatlı olmasına ve özellikle Hindistan gibi maliyet odaklı pazarlarda avantaj elde etmesine imkân tanıyor. Buna rağmen Mibe, modelin ABD için “fazla küçük” kaldığını belirterek, bu aracın Amerika’da satışa sunulmayacağını açıkladı.

Honda’nın ikinci modeli olan Super-One Prototype, Tokyo’da sergilendiğinde büyük merak uyandırdı. Bu küçük hatchback, keskin hatlara sahip kutu formuyla markanın tasarım anlayışında farklı bir çizgiye işaret ediyor. Daha önce Goodwood Festival of Speed’de kamuflajlı hâliyle görülen araç, artık tüm detaylarıyla gün yüzüne çıkmış durumda. Elektrikli motorunun sunduğu anlık tork, sürüş keyfini artırırken sessiz yapısı şehir içi kullanımda avantaj sağlıyor. Bunun yanında Super-One, sadece Japonya ve Birleşik Krallık için tasarlandığından, ABD pazarına yönelik herhangi bir plan bulunmuyor.
ABD otomobil pazarı, tarihsel olarak kompakt sınıf araçlara mesafeli durmuştur. Bu nedenle Honda’nın küçük elektrikli modellerini bu pazardan uzak tutma kararı şaşırtıcı sayılmaz. Fakat bu kararın arkasında yalnızca kullanıcı alışkanlıkları değil, üretim maliyetleri de etkili. ABD’de üretim hacmi yeterince artmadığı sürece, batarya maliyetlerini düşürmek oldukça zor. Tüm bunların yanında, Honda ile General Motors arasındaki batarya iş birliğinin sona ermesi de bu tabloyu daha karmaşık hâle getirdi.
Mibe, GM ortaklığının temel hedefinin üretim hacmini artırarak maliyetleri düşürmek olduğunu hatırlattı. Ancak bu iş birliği, yalnızca Honda Prologue ve Acura ZDX modelleri üretildikten sonra son buldu. Bu gelişme, Honda’yı kısa vadede kendi kaynaklarına yönelmeye mecbur bıraktı. Öte yandan, şirketin karbon nötr olma hedefinden geri adım atmadığı da vurgulandı. Her ne kadar iş birlikleri zayıflasa da, Honda uzun vadede elektrikli araç üretimini tek başına sürdürecek altyapıyı kurmayı planlıyor.
Bununla birlikte şirket, tam elektrikliye geçiş sürecinde hibrit teknolojilere ağırlık veriyor. 2026’dan itibaren gelişmiş hibrit sistemli yeni modellerin piyasaya sunulması bekleniyor. Bu yaklaşım, yakıt tüketimini azaltarak geçiş döneminde emisyonları sınırlı ölçüde düşürmeyi amaçlıyor. Fakat hibrit motorların tamamen sıfır emisyon sağlamadığı gerçeği de ortada. Bu nedenle Honda, karbon salınımını telafi etmek için doğrudan hava temizleme (DAC) teknolojileri üzerinde çalışmalar yürütüyor.

Tokyo’da tanıtılan bir diğer yenilik ise “EV Outlier” adlı elektrikli motosiklet konsepti oldu. Bu motosiklet, agresif çizgilere sahip sade tasarımıyla dikkat çekti. Her iki tekerinde entegre motorların kullanıldığı model, güçlü tork yapısıyla dinamik bir sürüş vaat ediyor. Gösterge paneli tamamen dijital bir ekran olarak tasarlandığından, sürücüyle araç arasındaki etkileşim sadeleşiyor. Honda, bu konseptin 2030’a kadar üretime hazır hâle gelebileceğini, ancak bunun için katı hâl bataryaların gelişimini beklediklerini belirtiyor.
Katı hâl batarya çalışmaları, şu anda Honda’nın en öncelikli Ar-Ge alanlarından biri. Şirket, bu bataryaların prototip üretim hattını devreye almış durumda. Mibe’ye göre, batarya yoğunluğunun artırılması ve üretim maliyetlerinin düşürülmesi hâlinde, 2030 sonrası modeller çok daha verimli olacak. Buna rağmen, mühendislik sürecinin karmaşıklığı ve malzeme teknolojilerindeki belirsizlik süreci uzatıyor. Bu koşullar, ABD hükümetinin elektrikli araçlara yönelik tutumuyla birleşince, markanın gelecekteki adımlarını doğrudan etkiliyor.








