Google, I/O 2025 etkinliğinde duyurduğu Project Astra ile yapay zekâ alanındaki uzun vadeli hedeflerine dair yeni ipuçları verdi. Astra doğrudan tüketiciye sunulan bir ürün değil, daha çok gelecekteki dijital asistan teknolojilerinin şekillendiği bir deney alanı işlevi görüyor. Sistem hâlihazırda yalnızca sınırlı sayıda test kullanıcısına açık ve ticari erişime kapalı durumda. Yine de geliştirilen özelliklerin bazıları zamanla Gemini gibi daha yaygın platformlara entegre ediliyor.
Projenin merkezinde, yapay zekâya daha fazla insani sezgi kazandırma çabası yer alıyor. Google DeepMind araştırma direktörü Greg Wayne, Astra’yı evrensel dijital asistan kavramının bir “konsept modeli” olarak tanımlıyor. Bu benzetme, Astra’nın tamamlanmış bir ürün olmadığını, ama gelecekte neler mümkün olabileceğine dair bir yol haritası sunduğunu açıkça ortaya koyuyor. Her yeni denemede sistem daha fazla yetenek kazanıyor, her yeni özellik ise başka alanlarda kullanılmak üzere parçalara ayrılıyor.
Bu yıl açıklanan yenilikler, Astra’nın önceki sürümlerine kıyasla önemli bir evrim geçirdiğini gösteriyor. Asistan artık sadece sorulara cevap vermekle kalmıyor; çevresel verilere dayanarak inisiyatif alabiliyor. Kamerayı kullanarak nesneleri tanıyabilen ve daha önce bırakılan eşyaların yerini hatırlayabilen sistem, aynı zamanda harekete geçmek için kullanıcı komutu beklemiyor. Bu yaklaşım, yapay zekânın daha önce pasif bir yanıtlayıcı rolünden çıkıp aktif bir katılımcıya dönüşmesini hedefliyor.
Astra, kullanıcıyı gözlemleyip kendi başına harekete geçebiliyor
Astra’nın “proaktif” davranış modeli, sistemin çevreyi izleyerek zaman zaman konuşma başlatmasını mümkün kılıyor. Örneğin kullanıcı evde ders çalışırken, asistan yapılan bir hatayı fark edip kullanıcıya bunu bildirebiliyor. Bu, daha önce yapay zekâ asistanlarında görülmeyen bir yaklaşım olarak dikkat çekiyor. Wayne bu davranışı “anı kollayan bir yapay zekâ” olarak tanımlıyor; yani sistem her an devreye girmeye hazır, fakat doğru zamanı bekliyor.
Bu tür bir gelişim, beraberinde ciddi mühendislik sorunlarını da getiriyor. DeepMind CEO’su Demis Hassabis’e göre, bir asistanın hangi anda müdahale etmesi gerektiğini anlaması; ne zaman konuşmalı, ne zaman sessiz kalmalı gibi insani sezgilere sahip olması, teknik açıdan oldukça karmaşık bir mesele. Her ne olursa olsun, bu tür bir davranış modeli, ancak çok yüksek hacimli verilerle ve uzun süreli test süreçleriyle mümkün olabiliyor. Kullanıcı deneyimi olumsuz etkilenirse, sistemin güvenilirliği zedelenebilir.
Bunun yanında Astra’ya entegre edilen yeni yeteneklerden biri de Google’ın diğer servislerinden bilgi toplayabilme özelliği. Asistan artık Google Takvim, Gmail ve diğer entegre sistemlerden veri çekebiliyor. Böylece kullanıcının bir randevusu yaklaştığında uyarı verebiliyor ya da otel rezervasyon bilgilerini e-postadan çekerek zamanında hatırlatma yapabiliyor. Ancak tüm bunların güvenli, tutarlı ve otomatik şekilde işlemesi hâlâ üzerinde çalışılan bir konu.
Astra’nın geliştirme sürecinde dikkate değer bir başka unsur ise, cihazlarla doğrudan etkileşim kurabilmesi. Yapılan bir demo sırasında, bir kullanıcı telefonunun kamerasını bir kulaklığa çevirerek model bilgisini sordu. Astra, modelin ne olabileceğini tahmin etti, ardından kullanıcı “ayarları aç ve eşleştir” dediğinde bu işlemi kendisi gerçekleştirdi. Yine de bu özelliğin çalışması için kullanıcıların önce Astra’nın ekranı görebilmesine izin vermesi gerekiyor.
Bu noktada sistemin hâlâ sınırlı kaldığı görülüyor. Otomatik işlem yeteneği, şimdilik belirli koşullar sağlandığında aktif hâle geliyor. Fakat geliştirici ekip, ilerleyen dönemlerde bu manuel adımları da ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Tüm bunların yanında Apple’ın yeni nesil Siri ile benzer hedeflere yönelmiş olması, sektörde bu tür asistanların gelecekte nasıl şekilleneceğine dair ortak bir eğilim olduğunu gösteriyor.
Bugünkü dijital asistanlar, hâlâ çoğu zaman kullanıcıdan açık komut bekleyen sistemler. Kullanıcının bağlamı sağlaması, gerekli bilgileri aktarması ve süreci yönetmesi gerekiyor. Project Astra ise bu süreci kademeli olarak otomatikleştirmeye çalışıyor. Google’ın nihai hedefi, sistemin ihtiyaç duyulan anı, yapılması gereken işi ve gerekli kaynakları kendi kendine tespit edebilmesi.
Her şey planlandığı gibi ilerlerse, Astra benzeri sistemlerin gelecekte sadece görevleri yerine getiren değil, aynı zamanda çevresel faktörleri analiz ederek karar alan yapılar hâline gelmesi mümkün olabilir. Bu da dijital asistanların evriminin bir sonraki aşamasına geçildiğini gösterebilir. Ancak bu aşamaya ulaşmak, yalnızca teknik başarılarla değil, aynı zamanda kullanıcı gizliliği, güvenlik ve etik sınırlarla da doğrudan ilişkili olacak. Geliştiriciler için en büyük zorluklardan biri de bu dengeyi kurmak olacak.