Google tarafından bu hafta içinde duyurulan AI destekli arama modu, medya dünyasında geniş yankı uyandırdı. Arama sonuçlarını klasik bağlantı sisteminden çıkarıp doğrudan yapay zekâ yanıtlarına dönüştüren bu yenilik, yayıncılar arasında ciddi rahatsızlık yarattı. Özellikle ABD’deki büyük medya kuruluşlarını temsil eden News/Media Alliance, bu sistemin içerik üreticilerini gelirden ve görünürlükten mahrum bıraktığını savunuyor. Kuruluşun tepe yöneticisi Danielle Coffey’in açıklamaları, sürecin ne kadar gergin geçtiğini gözler önüne seriyor.
Google, bu yeni arama yapısını Salı günü düzenlenen I/O etkinliğinde tanıttı. Şirket, AI Modu’nu tüm ABD kullanıcılarına açtı ve sistemi doğrudan arama sonuçlarının içinde yeni bir sekme olarak sundu. Kullanıcılar artık bir sorgu yazdığında, yapay zekâdan oluşturulmuş bir yanıt ve altında birkaç bağlantı görecek. Fakat yayıncılar, bu bağlantıların önceki sistemde olduğu kadar etkili çalışmadığını, kullanıcıyı doğrudan sayfaya çekmediğini düşünüyor.
Google yeni sistemiyle içerik sahiplerini ikincil plana atıyor
News/Media Alliance Başkanı Coffey, “Bağlantılar, yayıncıların elindeki son etkili kaynaktı” diyerek mevcut durumun vahametini özetledi. Yeni sistemde içeriklerin AI tarafından doğrudan kullanılmasının, yayıncılara hiçbir fayda sağlamadığını savunuyor. Bu yaklaşımın içerik üretimini değersizleştirdiğini ve telif haklarının ihlal edildiğini ileri sürüyor. Coffey, Adalet Bakanlığı’nın yürüttüğü antitröst davasında bu konunun mutlaka ele alınması gerektiğini vurguluyor.
Bununla birlikte, Google’ın bu sistem için yayıncılardan açık rıza almadığı da ortaya çıktı. Bloomberg tarafından yayımlanan bir belge, Google’ın AI özelliklerinde içerikleri kullanmak için yayıncılardan izin almadığını gözler önüne serdi. Yayıncıların bu kullanıma karşı çıkmak istemeleri durumunda, tüm arama sonuçlarından çıkarılmaları gerektiği ifade ediliyor. Bu da onları görünmez olmayı kabullenmeye ya da içeriklerinin kullanılmasını sineye çekmeye mecbur bırakıyor.
Google Arama ekibinin başındaki Liz Reid, bu konuda farklı bir bakış açısına sahip. Mahkemede verdiği ifadede, yayıncıların sadece belirli özelliklerden çıkmalarının teknik olarak karmaşık olduğunu söyledi. “Bir yayıncı ‘Bu AI özelliğinde yer almak istemiyorum ama diğerinde olabilirim’ dediğinde bu bizim için işleyemez hale gelir” diyerek sistemi savundu. Google’a göre, her bir arama özelliği için ayrı bir model oluşturmak pratik değil.
Tüm bunların yanında, yayıncıların karşı karşıya kaldığı sorun sadece görünürlükle sınırlı değil. Reklam gelirleri de doğrudan bu değişiklikten etkileniyor. AI tarafından verilen yanıtlar, kullanıcıyı yeterince bilgilendirdiği için ilgili web sitesine gitme ihtiyacını azaltıyor. Bu da hem tıklama oranlarını düşürüyor hem de reklam gösterimi ve dolayısıyla kazanç anlamında ciddi düşüşlere neden oluyor.
Öte yandan, yapay zekânın içerik üreticilerinin emeğini doğrudan kullanması etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Yayıncılar, içeriklerinin rızaları dışında kullanıldığını ve bunun adil olmayan bir dijital ekonomi oluşturduğunu savunuyor. Kullanıcının ihtiyaç duyduğu bilgiyi doğrudan yapay zekâdan alması, içeriğin kaynağını değersizleştiriyor. Bu durumun sürdürülebilirliği ise giderek daha fazla sorgulanıyor.
Bazı uzmanlar, yapay zekâ destekli arama sistemlerinin daha şeffaf ve denetlenebilir olması gerektiğini belirtiyor. Özellikle içerik üreticilerinin hangi bilgilerinin nasıl kullanıldığını bilmesi gerektiği görüşü öne çıkıyor. Bunun yanı sıra, sistemlerin içerik sahiplerine geri dönüş sağlaması gerektiği de sıklıkla dile getiriliyor. Aksi takdirde, medya sektörü ile teknoloji şirketleri arasında derin bir uçurum oluşabileceği belirtiliyor.
Google’ın bu yeni yapısı, kısa vadede kullanıcı deneyimini sadeleştiriyor gibi görünse de, uzun vadede içerik üretimini zora sokabilir. Özellikle bağımsız ve küçük çaplı yayıncılar için bu durum, erişim kaybı anlamına geliyor. Trafik kaybının reklam gelirlerini de etkilemesi, dijital medya ekosisteminde yeni bir dengesizlik yaratabilir. Bu sebeple, teknoloji şirketleri ile yayıncılar arasındaki ilişki yeniden gözden geçirilmeli.