Teknoloji

Duolingo, 148 yeni kursla yapay zekâ gücünü gösterdi

duolingo

Duolingo, 2025 yılına üretken yapay zekâ destekli yeni bir atılım ile girdi. Şirketin resmi açıklamasına göre, toplamda 148 yeni dil kursu aynı anda platforma eklendi. Bu gelişme, Duolingo’nun bugüne kadarki en büyük içerik genişlemesi olarak kayıtlara geçti. Yeni kurslarla birlikte, artık 28 farklı kullanıcı arayüz dilinden erişilebilen içerik sayısı ciddi biçimde arttı.

Yeni sistemde en fazla genişleme, İngilizce dışındaki yedi popüler dil için gerçekleşti. Bu diller arasında İspanyolca, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Japonca, Korece ve Mandarin yer alıyor. Artık bu diller, Türkçe de dahil olmak üzere Duolingo’nun desteklediği tüm arayüz dillerinden öğrenilebiliyor. Böylece dünyanın dört bir yanındaki kullanıcılar, kendi ana dillerinde daha kapsamlı bir dil eğitimi alabilecek.

Duolingo yetkilileri, bu kursların geçmişte yıllar süren çalışmalarla hazırlandığını belirtti. Ancak üretken yapay zekâ teknolojisinin devreye alınmasıyla bu süreç büyük ölçüde hızlandırıldı. Şirketin iç yapısında “paylaşımlı içerik sistemi” olarak adlandırılan bu model, tek bir temel kursun farklı dillere özel varyasyonlarla çoğaltılmasını sağlıyor. Bu sayede hem içerik üretimi kolaylaşıyor hem de kalite kontrol süreçleri daha etkili yürütülüyor.

Yapay zekâ destekli yeni kurs sistemiyle içerik üretimi yeniden şekillendirildi

Yeni kurslar yalnızca dilbilgisi ve kelime öğretimiyle sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda Hikâyeler ve DuoRadio gibi etkileşimli öğrenme araçları da sistemin bir parçası olarak sunuluyor. Bu içerikler özellikle başlangıç ve orta seviye kullanıcılar için tasarlanmış durumda. Avrupa Ortak Dil Referans Çerçevesi’ne (CEFR) uygun şekilde hazırlanan kurslar, A1 ve A2 seviyelerine hitap ediyor. İleri düzey modüllerin ise ilerleyen aylarda kullanıma sunulması planlanıyor.

Şirketin Öğrenme Tasarımı Kıdemli Direktörü Jessie Becker, yapay zekânın içerik doğrulama süreçlerinde önemli bir rol üstlendiğini vurguladı. Becker’e göre, bu teknoloji sayesinde ekipler uzmanlıklarını kaliteye odaklayabiliyor. İçeriklerin her biri Duolingo’nun kalite standartlarını karşılayacak şekilde test ediliyor. Sistem içi kontroller, yapay zekâdan gelen çıktının tutarlılığını ve eğitsel yeterliliğini garanti altına almayı hedefliyor.

Duolingo, son dönemde yapay zekâ stratejisini kurum kültürünün merkezine yerleştirmiş durumda. Şirketin kurucu ortağı ve CEO’su Luis von Ahn tarafından çalışanlara gönderilen dahili bir bildiride, Duolingo’nun bundan böyle “yapay zekâ öncelikli” bir şirket olarak konumlanacağı açıklandı. Bu stratejinin bir uzantısı olarak, dış kaynaklı çalışanlarla yürütülen bazı görevlerin zamanla otomatikleştirileceği belirtiliyor. Ancak von Ahn, bu kararların tümüyle ekip bazlı ve duruma göre alınacağını ifade etti.

Bu gelişmelere rağmen, çalışanlar arasında bazı endişeler de gündeme gelmiş durumda. Özellikle içerik üretiminde insan katkısının geri plana atılması, eğitimsel doğruluk ve pedagojik bütünlük açısından bazı soruları beraberinde getiriyor. Ne var ki şirket bu konuda da çeşitli güvenlik mekanizmalarını hayata geçirdiğini belirtiyor. Özellikle test sistemleri ve iç denetim araçları sayesinde, kurs içeriklerinin sürekli olarak gözden geçirildiği bildiriliyor.

Yeni kurslarla birlikte Asya dillerine yönelik erişim de genişletilmiş durumda. Japonca, Korece ve Mandarin gibi diller artık sadece İngilizce konuşanlara değil, tüm desteklenen arayüz dillerine açılmış oldu. Bu değişim, dil öğrenme sürecinde özellikle anadilinde öğrenmek isteyen kullanıcılar için önemli bir avantaj sunuyor. Tüm bunların yanında, Türkçe konuşan kullanıcılar da artık bu dilleri kendi ana dillerinde öğrenme olanağına sahip.

Duolingo, bu adımıyla yalnızca kurs sayısını artırmakla kalmıyor, aynı zamanda yapay zekânın eğitimdeki rolünü de genişletmiş oluyor. İçerik üretiminin hızlandırılması, platformun yeni kullanıcılara daha hızlı erişmesini sağlayacak gibi görünüyor. Fakat uzun vadede bu modelin sürdürülebilirliği ve öğrenme üzerindeki etkileri dikkatle izlenmeli. Eğitimde teknolojinin rolü güçlenirken, pedagojik sorumluluklar da göz ardı edilmemeli.