ABD hükümeti kapanma süreciyle boğuşurken Beyaz Saray’da oldukça dikkat çekici bir inşaat süreci başladı. Doğu Kanadı tamamen yıktırıldı ve yerine 1000 kişilik dev bir balo salonu inşa ediliyor. 90 bin metrekarelik bu yapının Trump’ın başkanlık dönemine görsel bir iz bırakma amacı taşıdığı anlaşılıyor. Projenin toplam maliyeti ise 250 milyon dolara ulaşıyor. Bu süreçte kamu kaynaklarına başvurulmadı, finansman doğrudan Donald Trump yönetimine yapılan özel bağışlarla sağlandı.
Projenin finansman detayları geçtiğimiz günlerde Beyaz Saray tarafından yayımlanan bağışçı listesiyle birlikte netleşti. Teknoloji, savunma, telekom ve kripto sektörlerinden birçok büyük şirket projeye maddi destek sağladı. Amazon, Apple, Google, Meta ve Microsoft gibi teknoloji devleri bu listede başı çekiyor. Öte yandan Palantir ve Lockheed Martin gibi savunma sanayi şirketlerinin de projeye katkıda bulunduğu görülüyor. Tüm bunların yanında, Coinbase, Ripple, Tether America ve Winklevoss kardeşlerin de bağışçılar arasında yer alması dikkat çekiyor. Bu tablo, Trump ile özel sektör arasındaki bağların son dönemde nasıl şekillendiğine dair güçlü bir fikir veriyor.
Donald Trump ve teknoloji şirketleri güçlü ilişkilere sahip
Bu bağışların her birinin ne kadar olduğu net olarak açıklanmış değil. Fakat Google’ın projeye en az 20 milyon dolarlık katkı sunduğu bilgisi kamuoyuna yansıdı. Bu miktarın, YouTube’un Trump’ın hesabını 6 Ocak olaylarından sonra askıya alması nedeniyle açılan davada varılan uzlaşmanın bir parçası olduğu ileri sürüldü. Ne var ki Google, bu ödemeyle bağışın tamamının karşılanıp karşılanmadığı hakkında henüz bir açıklamada bulunmadı. Bu noktada Google’ın sessizliği, şirketin bağış sürecine dair kamuoyundaki soru işaretlerini artırıyor. Her şeye rağmen bu bağışın zamanlaması, Trump’la geliştirilen yeni ilişkilerin önemli bir işareti olarak değerlendiriliyor.
Silicon Valley’nin Trump’a karşı olan yaklaşımı zaman içinde belirgin biçimde değişti. 2016’da başkan seçildiğinde teknoloji dünyası Trump’a oldukça mesafeliydi. Ancak ikinci dönemle birlikte bu soğukluk yerini temkinli bir yakınlaşmaya bıraktı. Meta’nın ilk başkanlık törenine destek vermemişken, ikinci törende 1 milyon dolar bağış yapması bu değişimin en somut göstergelerinden biri. Amazon da aynı şekilde ilk başkanlık döneminde 58 bin dolarlık sınırlı bir bağışta bulunmuştu, fakat ikinci dönem için katkısını 1 milyon dolara çıkardı. Tüm bunların ışığında, teknoloji şirketlerinin Trump yönetimiyle daha istikrarlı ve karşılıklı faydaya dayalı bir ilişki kurma çabasında olduğu görülüyor.
Bu yakınlaşmanın temel nedenlerinden biri olarak antitröst davaları öne çıkıyor. Biden döneminde Lina Khan liderliğindeki FTC, teknoloji devlerine karşı oldukça sert adımlar atmıştı. Ancak Trump yönetimi bu tür müdahalelere mesafeli kaldı. Bu durum, büyük teknoloji şirketlerinin Trump’la daha uyumlu bir çizgide hareket etmesini kolaylaştırdı. Fakat mesele yalnızca hukuki baskıların azalması değil, aynı zamanda yatırım ortamının da daha esnek hale gelmesiyle ilgili. Bu bağlamda, Trump döneminde ortaya çıkan yasal esneklikler ve karşılıklı çıkar ilişkileri sektörün tutumunu büyük ölçüde etkiledi.
Trump’ın yapay zekâya olan yaklaşımı da bu yakınlaşmayı besleyen bir başka faktör olarak öne çıkıyor. Temmuz ayında duyurulan AI eylem planı, veri merkezi yatırımlarını teşvik eden ve devlet kaynaklarını bu alanlara yönlendiren bir yapı sundu. Bürokratik süreçlerin azaltılması hedefi, teknoloji şirketlerinin uzun süredir şikâyetçi olduğu konuların başında geliyordu. Trump yönetimi bu konuda net bir pozisyon aldı ve yatırımların önünü açacak şekilde politika geliştirdi. Bu tavır, şirketlerin Trump’a olan ilgisini arttıran bir diğer unsur haline geldi. Özellikle altyapı yatırımları ve büyük veri çözümlerine odaklanan firmalar açısından bu yaklaşım oldukça cazip hale geldi.
Bu süreç yalnızca politik bir dönüşümle sınırlı kalmadı, aynı zamanda ekonomik ilişkilerin yeniden şekillendiği bir dönemi de beraberinde getirdi. Beyaz Saray’daki balo salonu projesi, yüzeyde mimari bir hamle gibi görünse de, altında çok katmanlı bir iş birlikleri ağı barındırıyor. Öte yandan, Trump’ın bu projeyle Beyaz Saray’da kalıcı bir iz bırakmayı hedeflediği anlaşılıyor. Bu amaç doğrultusunda seçilen bağışçı profili, gelecek yıllarda özel sektör ve siyasetin nasıl kesişeceğine dair güçlü sinyaller veriyor. Bu durum, kamuoyunda da teknoloji şirketlerinin politik tercihlerine dair tartışmaları yeniden alevlendirdi.
İletişim ve savunma sektörünün de bu projeye dâhil olması dikkatle değerlendirilmesi gereken bir gelişme olarak görülüyor. Özellikle Lockheed Martin gibi savunma sanayi devlerinin projeye maddi katkıda bulunması, Trump yönetimiyle olan yakın ilişkilerini daha da görünür kıldı. Bu katkılar sadece bir bağış olarak değil, aynı zamanda siyasi pozisyonlanmanın da bir göstergesi olarak okunabilir. Diğer yandan, kripto para şirketlerinin varlığı, yeni finansal düzenlerin siyasi merkezlerle olan ilişkisini de sorgulatıyor. Coinbase, Ripple gibi aktörlerin katkısı, dijital ekonominin Beyaz Saray’la olan temasını farklı bir boyuta taşıdı. Bu bağlamda, balo salonu projesi yalnızca inşaat değil, çok katmanlı bir güç gösterisi halini aldı.







