Yeni nesil teknolojilere dair tartışmaların hız kazandığı bir dönemde Nothing’in kurucusu Carl Pei, akıllı telefonların geleceğine dair farklı bir yaklaşım ortaya koyuyor. Pei, bugünün akıllı telefon pazarında yaşanan tıkanmayı sadece donanım ya da tasarımla değil, yazılımın kullanıcıyla ilişkisi üzerinden değerlendiriyor. Ona göre, yakın gelecekte mobil cihazlar yalnızca tek bir uygulamayla çalışacak şekilde evrilecek. Bu uygulama da aslında cihazın tüm işletim sistemi olacak.
Carl Pei, teknoloji dünyasına olan ilgisinin Apple’ın ilk dönem ürünleriyle başladığını söylüyor. iPod’un ve ilk iPhone’un getirdiği kullanıcı deneyimini, donanım ve yazılım arasındaki uyumu hâlâ örnek alınması gereken bir dönem olarak görüyor. Ancak, Apple’ın bugünkü duruşunun bu ruhu yansıtmadığını düşünüyor. Pei’ye göre, artık büyük teknoloji şirketleri büyüklükleri oranında hantallaşmış durumda ve bu da yeniliğin önünü kapatıyor.
Kendi şirketi Nothing’in, bu tablonun tam tersini temsil ettiğini savunuyor. Büyük kitlelere hitap etmek zorunda olmadıkları için, belirli kullanıcı gruplarına özel çözümler geliştirebildiklerini belirtiyor. Yazılıma verdikleri önemin sadece teknik değil, aynı zamanda düşünsel bir temeli olduğunu da vurguluyor. Cihazın kullanıcıyla bağ kurmasını sağlayacak deneyimleri öne çıkarmaya çalıştıklarını ifade ediyor.
Yapay zekâyı merkeze alan sadeleştirilmiş deneyim hedefleniyor
Pei’nin çizdiği gelecek senaryosunda cihazlar, kullanıcıyı tanıyan ve onun adına kararlar alabilen yapay zekâ sistemleriyle çalışacak. Uygulama mağazalarının yerini tek ve sürekli öğrenen bir arayüz alacak. Bu sistem, kullanıcının davranışlarını izleyerek neye ihtiyacı olduğunu önceden kestirip öneriler sunacak. Kullanıcı arayüzü ise bugünkünden çok daha sade ve amaca yönelik olacak.
Bu yaklaşımın temelinde zaman tasarrufu yatıyor. Kullanıcıların bugün telefonda yaptığı çoğu işin tekrara dayalı olduğunu savunan Pei, bu süreçlerin otomatikleştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Yapay zekânın burada rolü sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda doğrudan eyleme geçmek olacak. Kısacası, cihaz öneri sunmayacak; ihtiyaç duyulan şeyi yapacak.
Ancak bu dönüşüm hemen gerçekleşmeyecek. Pei, bu sürecin en az yedi ila on yıl süreceğini tahmin ediyor. İnsanların uygulamalardan kopmasının kolay olmayacağını kabul ediyor. Bu nedenle Nothing, kullanıcıları bu dönüşüme kademeli olarak hazırlamak gerektiğini düşünüyor.
Nothing’in geliştirdiği cihazlar da bu geçişe uygun olacak biçimde tasarlanıyor. Yeni Nothing Phone (3a), donanımsal olarak sade ama yazılım tarafında alışılmışın dışında özellikler sunuyor. “Essential Space” adını verdikleri arayüz, içerik üreten kullanıcılar için düşünce ve fikir organizasyonu sağlamayı hedefliyor. Pei’ye göre bu, sadece bir özellik değil, yeni bir kullanım biçiminin ilk adımı.
Gelecek vizyonunda akıllı telefonun merkezi rolü sürecek. Pei, şu anki formuyla akıllı telefonun, yapay zekâ ile bütünleşme açısından en uygun araç olduğunu belirtiyor. Yeni form faktörlerine yönelik bazı girişimlerin olduğunu kabul ediyor; ancak bu ürünlerin henüz kitlesel karşılık bulmadığını söylüyor. Gözlük veya pin tipi cihazların satış rakamlarının hâlâ çok düşük olduğunu hatırlatıyor.
Buna karşın, şirketin uzun vadeli planları arasında farklı cihaz kategorileri de bulunuyor. Akıllı gözlükler gibi alanlara şimdiden araştırmalar yapıldığını dile getiriyor. Ancak burada da öncelik, kullanıcıya fayda sağlayacak olgunluk seviyesine ulaşmak. Sırf yeni bir şey yapmak için değil, gerçekten ihtiyaç duyulan ürünleri geliştirmek istediklerini ifade ediyor.
Carl Pei’nin bu yaklaşımı, teknoloji endüstrisinin son yıllarda yaşadığı durgunluğa karşı bir yanıt niteliği taşıyor. Büyük şirketlerin pazarlama odaklı yaklaşımlarının ötesinde, kullanıcı merkezli ve anlamlı bir deneyim sunmayı öncelikli görüyor. Teknolojinin tekrar ilham verici olması gerektiğini düşünüyor.
Her ne olursa olsun, Pei’nin çizdiği gelecek, bugünkünden farklı bir kullanıcı-donanım ilişkisini esas alıyor. Bireylerin teknolojiyle olan etkileşiminin biçimsel değil, işlevsel olarak dönüşmesi gerektiğine inanıyor. Bunun da ancak zamanla, kullanıcıyı sürecin merkezine koyarak başarılabileceğini söylüyor.