Apple’ın fitness teknolojilerinden sorumlu başkan yardımcısı Jay Blahnik, çalışanlarla kurduğu ilişki biçimiyle kamuoyunun dikkatini çekmiş durumda. Uzun yıllar Nike’ta danışmanlık yaptıktan sonra 2013 yılında Apple’a katılan Blahnik, Apple Watch ve Apple Fitness+ gibi projelerin öncülerinden biri olarak öne çıkmıştı. Ancak son dönemde adı farklı gerekçelerle gündeme geliyor. The New York Times’ın yayımladığı son haberde Blahnik hakkında ciddi iddialar yer aldı.
Blahnik’in yaklaşık 100 kişilik bir ekibi yönettiği ve bu ekip içinde huzursuzluğun zamanla arttığı belirtiliyor. Habere göre, yöneticinin çalışanlara karşı sergilediği tutum sözlü istismar, duygusal manipülasyon ve uygunsuz davranışlar içeriyor. Öte yandan, iddiaların yalnızca sözlü ifadelerle sınırlı kalmadığı, bazı somut olaylara da dayandığı öne sürülüyor. Her şeye rağmen Apple’ın konuya yaklaşımı çalışanları tatmin etmiyor. Şirket içinde yapılan iç denetim, iddiaların derinlemesine araştırıldığına dair bir izlenim yaratmamış görünüyor. Tüm bunların yanında çalışanlar arasında artan güvensizlik dikkat çekiyor.
Apple iddiaları reddetti
2022 yılından bu yana Blahnik’e bağlı çalışanların önemli bir kısmının uzun süreli sağlık izinleri kullandığı ifade ediliyor. Bu durum, iş yerinde yaşanan baskının ve psikolojik yükün etkilerini açıkça gösteriyor. Konuyla ilgili konuşan bazı kaynaklar, bu izinlerin sıradan gerekçelere dayanmadığını vurguluyor. Buna rağmen Apple yönetimi, bu gelişmeleri bireysel tercihlere bağlı durumlar olarak yorumluyor. Ancak içeriden gelen bilgiler, bu izlenimin gerçeği tam olarak yansıtmadığını düşündürüyor. Özellikle bu kadar kısa sürede bu denli yüksek sayıda izin talebi dikkat çekici bulunuyor.
Apple cephesinden yapılan açıklamada, iddiaların çoğunun gerçeği yansıtmadığı ve bazı kısımların kasıtlı olarak çarpıtıldığı belirtildi. Şirket sözcüsü Lance Lin, bu tarz konularda kişisel gizlilik nedeniyle detay paylaşamayacaklarını ifade etti. Bu açıklamalar kamuoyunun kafasındaki soru işaretlerini gideremedi. Öte yandan şirketin, bu gibi konuları yalnızca yargı süreci üzerinden değerlendirmeye açık olması tepki çekiyor. Tüm bunların yanında, kamuoyunun şirket içi etik denetimlere dair beklentisi gün geçtikçe artıyor. Apple’ın kurumsal duruşu ise bu beklentileri karşılamakta zorlanıyor.
Çalışanlar, Apple’ın üst düzey yöneticilere yönelik eleştiriler karşısında tutumunu sorgulamaya devam ediyor. Şirketin iç yapısında oluşan bu tartışma, yalnızca bireysel davranışlarla ilgili değil; aynı zamanda genel yönetişim anlayışına da dair ipuçları veriyor. Bununla birlikte, Apple gibi bir kurumda insan kaynakları politikalarının nasıl uygulandığı sorusu da gündemdeki yerini koruyor. Ne var ki çalışanların dile getirdiği şikayetlerin ciddiye alınmaması, kurumsal sadakat üzerinde de olumsuz etki bırakıyor. Tüm bunlara ek olarak, benzer şikayetlerin daha önce de şirket içinde gündeme geldiği biliniyor. Bu da durumu istisnai bir olay olmaktan çıkarıyor.
Jay Blahnik’in şirketteki etkisi yalnızca yönetimsel kararlarla sınırlı değil. Apple Watch’un geliştirilmesinde ve Apple Fitness+ platformunun inşa sürecinde aktif rol oynamış olması, onu teknoloji tarafında öne çıkan figürlerden biri haline getirdi. Fakat, bu başarıların ardında nasıl bir çalışma ortamının olduğu sorusu daha yüksek sesle soruluyor. Her ne olursa olsun, yöneticilerin davranış biçimlerinin kurum kültürü üzerindeki etkisi yadsınamaz bir gerçek. Şirketin bugüne kadar bu tür sorunlara nasıl yanıt verdiği ve şimdi nasıl davranacağı yakından izleniyor. Kamuoyunun gözünde Apple, artık sadece ürünleriyle değil, içeride yaşananlarla da değerlendiriliyor.
Blahnik hakkında daha önce yöneltilen bir başka suçlamanın da şirket içinde sessizce çözüldüğü ileri sürüldü. Bu olayda Blahnik’e cinsel taciz suçlamasında bulunulmuş, Apple ise mahkeme süreci başlamadan önce anlaşmayla durumu kapatmayı tercih etmişti. Her ne kadar bu anlaşma detaylı şekilde açıklanmamış olsa da, şirketin konuyu daha fazla büyümeden kapatma eğiliminde olduğu düşünülüyor. Bu tarz durumlar, çalışanlar arasında şeffaflığa dair kaygıların güçlenmesine neden oluyor. Üstelik bu yalnızca Apple için değil, teknoloji dünyasının tamamı için geçerli bir sorun haline geliyor. Tüm bunlar sektördeki güç dengelerini de etkileyebilecek nitelikte.
Apple’ın çalışan deneyimi konusundaki yaklaşımı, son yıllarda daha fazla sorgulanmaya başladı. Özellikle pandemi sonrası dönemde iş-yaşam dengesi, psikolojik güvenlik ve etik liderlik gibi kavramlar daha da önem kazandı. Buna rağmen, şirket içindeki bazı yapıların bu dönüşüme ayak uyduramadığı görülüyor. Çalışanlar, yalnızca maaş ve imkanlarla değil, aynı zamanda saygı gördükleri ve desteklendikleri bir ortamda çalışmak istiyor. Tüm bunların yanında Apple gibi şirketlerden beklentiler de giderek artıyor. Kurum kültürü artık teknoloji kadar gündemin parçası.