Almanya’da siyaset, dijital ekonomiye dair vergi politikasını yeniden şekillendirmeye hazırlanıyor. Yeni Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in liderliğinde, büyük dijital platformlara yönelik yüzde 10’luk bir hizmet vergisi uygulamaya alınabilir. Bu vergi, özellikle Google ve Facebook gibi platformları hedef alacak şekilde tasarlanıyor. Ülke içi siyasi partiler, yılın ilk aylarında bu konuda prensipte uzlaşmaya vardı.
Kültür Bakanı Wolfram Weimer, dijital devlerin Almanya’dan milyarlarca euro kazandığını ancak bu gelir karşılığında topluma çok az katkı sunduklarını ifade ediyor. Bu şirketlerin Almanya’nın medya üretiminden, kültürel zenginliğinden ve teknik altyapısından büyük ölçüde faydalandığını dile getiren Weimer, buna rağmen yeterince vergi ödemediklerini vurguluyor. Aynı zamanda yerel yatırımlar açısından da beklenen seviyeye ulaşamadıklarını düşünüyor. Bu nedenle yeni vergi düzenlemesinin gerekli olduğunun altını çiziyor.
Almanya diğer Avrupa ülkelerinin izinden gidiyor
Dijital hizmet vergisi, sadece Almanya’nın gündeminde olan bir konu değil. Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, İspanya, Türkiye, Hindistan, Kanada ve Avusturya gibi ülkeler benzer uygulamaları halihazırda yürürlüğe koymuş durumda. Bu ülkelerden bazıları yüzde 2 ila 3 arasında değişen oranlarla dijital hizmet sağlayıcılarından vergi topluyor. Almanya’nın planladığı yüzde 10’luk oran ise dikkat çekici bir farklılık taşıyor.
Bu girişimin, uluslararası ilişkilerde gerilim yaratması ise olası bir sonuç olarak değerlendiriliyor. Özellikle Donald Trump yönetimi, dijital vergilendirme politikalarına karşı sert bir tavır sergiliyor. Trump, şubat ayında yaptığı açıklamada, bu tür vergileri uygulayan ülkelerin ticari yaptırımlarla karşılaşacağını ifade etti. Bu açıklama, Almanya’nın planının ABD ile yeni bir gerginlik doğurabileceğini düşündürüyor.
Tüm bunların yanında, Almanya’nın bu adımı, küresel ölçekte daha adil bir vergi sistemine duyulan ihtiyaca işaret ediyor. Dijital ekonomiden elde edilen devasa gelirlerin, faaliyet gösterilen ülkelerde daha adil biçimde vergilendirilmesi gerektiği görüşü yaygınlaşıyor. Avrupa Birliği içerisinde de bu konuda fikir birliği oluşmaya başlıyor. OECD’nin öncülük ettiği küresel vergi reformu görüşmeleri bu süreci destekliyor.
Bununla birlikte, dijital devlerin Avrupa’daki etkisi yalnızca ekonomik değil. Bu şirketler medya, iletişim ve bilgi akışı gibi temel alanlarda da belirleyici rol üstleniyor. Almanya, bu etkileri göz önünde bulundurarak vergilendirme dışında başka denetim mekanizmalarını da tartışıyor. Özellikle algoritmik şeffaflık ve kullanıcı verisi kullanımı gibi konular da gündeme geliyor.
Ne var ki teknoloji şirketlerinin bu vergi planına nasıl yanıt vereceği belirsizliğini koruyor. Daha önce benzer uygulamalarda bazı firmalar reklam ücretlerini artırmış veya hizmet politikalarını değiştirmişti. Almanya’da da benzer tepkilerin ortaya çıkması beklenebilir. Bu nedenle planın uygulama aşamasında dengeli bir yaklaşım benimsenmesi önemli görülüyor.
Öte yandan, Almanya kamuoyunda bu konudaki destek oldukça güçlü. Vergi gelirlerinin kamu hizmetlerine aktarılacağı düşüncesi, özellikle kültür ve medya alanında faaliyet gösteren kesimlerden olumlu tepki alıyor. Dijitalleşme sürecine adil katkı talebi, toplumun farklı kesimlerinde karşılık buluyor. Bu da siyasi iradenin elini rahatlatıyor.
Her şeye rağmen, yasa tasarısının parlamentoda nasıl şekilleneceği ve hangi detaylarla kabul edileceği henüz net değil. Vergi oranı, muafiyet koşulları ya da hangi şirketlerin kapsama dahil edileceği gibi konular halen tartışılıyor. Bu süreçte teknoloji şirketlerinin lobi faaliyetlerinin yoğunlaşması bekleniyor. Almanya’nın kararının, diğer ülkelerdeki uygulamaları da yeniden şekillendirebileceği öngörülüyor.