1994 yılında dondurulan bir embriyodan 26 Temmuz 2025’te doğan Thaddeus Daniel Pierce, IVF teknolojisinin geldiği noktayı net biçimde ortaya koydu. ABD’nin Ohio eyaletinde yaşayan Lindsey ve Tim Pierce çifti tarafından dünyaya getirilen bebek, embriyonun 30 yıldan uzun süre dondurulmuş halde kalmasının ardından sağlıklı şekilde doğmasıyla yeni bir tıbbi rekorun sahibi oldu.
Söz konusu embriyo, ilk olarak 1994 Mayıs ayında Linda ve Chris Archerd çifti tarafından oluşturuldu. Aynı yıl bu embriyolardan biri kullanılarak bir çocuk dünyaya geldi. Kalan üç embriyo ise uzun süre sıvı azot içinde -196°C’de muhafaza edildi. Embriyoların yıllık yaklaşık 1.000 dolar saklama ücreti nedeniyle, biyolojik anne 2024 yılında kalan embriyoları bağışlama kararı aldı. Böylelikle embriyo, Nightlight Christian Adoptions adlı kurum aracılığıyla Pierce çiftine aktarıldı.
Embriyo, ilk denemede rahme tutunmadı. Fakat ikinci transferde başarılı şekilde implante oldu ve normal süresinde doğum gerçekleşti. Pierce çifti, bağışçılarla tanışmadan önce embriyolar hakkında sadece temel bilgiler aldı. Thaddeus’un biyolojik kardeşleriyle yaş farkının 31 yıl olması ise embriyo donasyonu konusundaki zaman sınırlarının pratikte ortadan kalkabileceğini gösteriyor.
1994’te oluşturulan embriyo 2025’te dünyaya gelen bir bebekle can buldu
Linda Archerd, embriyoları bağışlarken biyolojik olarak kendisine benzeyen bir alıcı aileyi tercih ettiğini belirtti. Bu süreç, Nightlight’ın “Open Hearts” programı kapsamında yürütüldü ve taraflar kontrollü biçimde iletişim kurdu. Donör ile alıcı aile arasında karşılıklı rıza süreci tamamlandıktan sonra embriyo transferi gerçekleştirildi. Transferi yöneten doktor John Gordon, embriyonun yaşının gebelik üzerinde herhangi bir olumsuz etkisinin bulunmadığını vurguladı. Önceki rekorun sahibi, 1992’de dondurulup 2022’de dünyaya gelen ikizlerdi.
Pierce ailesi doğum sonrası embriyonun biyolojik ailesiyle yüz yüze tanıştı. Her iki taraf da süreci olumlu bir deneyim olarak değerlendirdi. Bebeğin gelişimi şu anda normal seyrinde ilerliyor. Tüm bu süreç boyunca etik değerlendirmeler, tıbbi danışmanlık ve yasal onaylar eksiksiz biçimde tamamlandı. Embriyo bağışının ABD’de yıllık birkaç yüz vaka ile sınırlı kaldığı, ancak bu sayının artabileceği öngörülüyor.
IVF yöntemiyle geliştirilen embriyoların kriyoprezervasyon altında onlarca yıl canlılığını koruyabilmesi, tüp bebek tedavilerinde yeni senaryoların mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Ne var ki, bu süreçlerin uzunluğu etik, hukuki ve psikolojik açılardan dikkatli yönetilmeyi gerektiriyor. Bilimsel çerçevede embriyonun dondurulma süresiyle doğrudan ilişkili risklere dair henüz bir bulguya rastlanmadı. Bu bağlamda, 30 yılı aşkın süre saklanan bir embriyodan doğan Thaddeus Pierce’ın tıbbi verileri uzun dönemli araştırmalar için referans niteliğinde olacak. Gelişen dondurma teknikleri sayesinde, gelecekte bu tür doğumların daha sık yaşanması mümkün.